Camiler İslam dininin en belirgin şiarıdır. Yakın zamanlara
kadar camiler İslam şehirlerinin kalbi olagelmiştir. Cami bir beldenin İslam
beldesi olduğunun ilk ve en görünür işaretidir, İslami kimliğidir. Camiler;
İslam tarihi boyunca sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık için önemli
hizmetler görmüş; insanlara barış, huzur ve güven telkin etmiş; asırlarca ilim,
bilim ve ilerlemenin mektebi, birlik ve beraberliğin merkezi olmuştur. Camiler
sadece namaz kılınıp çıkılan bir mekan değil, dini ve sosyal hayatın
merkezidir.
İslam coğrafyasının genişlemesi ve Müslüman nüfusun artması
sonucu problemlerin de çoğalması ve çeşitlenmesi ile geçmişte camilerde icra
edilen hizmetler yerini daha hususi kurumlara bırakmıştır, lakin Müslümanlar
için cami yine de merkezi önemini korumuştur. Müslümanlar bu geleneği
sürdürmüşler ve fethettikleri yerlerde hemen cami inşasına başlanmış ve "Cami merkezli bir hayat"
dizayn edilmiştir. İslam tarihi bunun örnekleriyle doludur.
Günümüze gelince...
Camilere ve camilerin gerçek misyonuna olan ihtiyaç gün
geçtikçe artmaktadır. Zamane insanları aşırı dünyevileşti ve bunun sonucu
olarak da maneviyatımız adeta erozyona uğradı. Manevi bir iklimde huzur
duyacağı ve huşu içinde ibadet edeceği mekanlara her zamankinden daha çok
ihtiyaç vardır.
Bugün yapılması gereken, günün ihtiyaçları da dikkate
alınarak insanımızla cami arasındaki mesafe ortadan kaldırılmalıdır. ALLAH'a
kulluk etme ulvi gayesiyle toplanılan camiler sadece namaz kılma mekanları
olarak değil, ilk dönemdeki gibi sosyal faaliyetlerin de daha çok icra
edildiği, namaz harici de kullanılabilen yerler olmalıdır. Özellikle kadınlar,
gençler, çocuklar ve yeni nesillerle hayat bulmalı ve onlara yönelik çalışmalar
yapılmalıdır. Günümüzde maalesef camiler hayatımızın kenarında kıyısında, içi
boşaltılmış, ruhunu kaybetmiş ve sadece ibadete hasredilmiş mekanlar haline
getirildi. Müslümanların önemli bir kısmının nedense camilere pek yolları
düşmüyor. Camilere gidenlerde ibadetlerini yapıp, kardeşinin hal-hatırını bile sormadan
camiyi terk ediyorlar. Oysa camilerin toplumun merkezi, sorunlarımızın çözüm
yeri, hayatın odak noktası haline getirmek için çabalamalıyız.
Diyanet ve müftülüklerin camileri daha aktif ve verimli hale
getirme amaçlı projeleri hayata geçirmelidir. Bunların ivedi olarak günümüz
şartlarına uygun ve nesilleri cezbedecek mekanlar haline getirilmesi
sağlanmalıdır. Burada ailelere de büyük iş düşüyor. Herkes çocuklarını,
yeğenlerini torunları vs. camiye götürerek cami ile tanıştırmalı ve camiyi
sevdirmelidir. Bunun için tabi ki öncelikle bizlerin camiye düzenli gitmemiz,
cami usul ve erkanına riayet etmemiz gerekir. Özellikle yaşlılarımızın camiye
gelen çocuklara şefkat göstererek, onlara camiyi ve dinimizi anlatarak
sevdirmelidir.
Birçok camide özellikle yaşlı amcalar, Ramazan ayı ve
kılınan teravih namazlarına ilgi gösteren çocukları azarlamaktadır. Bu
kesinlikle doğru bir davranış değildir. Azarlamak bir yana çocukları sevmek ve onları
camiye devamları için teşvik etmek gerekir. Çocuklar camilere gelmeli ve
alışmalı ki; ileride camiler cemaatsiz kalmasın. Camiler çocuklarla şenlenmeli
ve çocuklara sevdirilmelidir. Yaramazlık yapıyor diye çocukları camiden
kovanlar kendi evlerinde çocukları, yeğenleri veya torunları yaramazlık yapınca
evden kovmadıkları gibi ALLAH’ın evi denilen camilerden de çocukları kovma
hakkına sahip değildirler. Misafir misafiri kovamaz. Bununla birlikte
çocuklarını camiye getiren ebeveynler çocuklara caminin adabını anlatmaları
gerekir. Buna rağmen çocukların fıtratın gereğini yapmasını da anlayışla
karşılamasını öğrenmeliyiz. Anne-babaların bir hatası da çocuklar çok küçükken
camiye getiriliyor da, cami yaşına gelince ise sokaklara terkediliyor. Bu
yanlıştan dönmeli ve çocuklarımızı sürekli camiye getirmeliyiz.
Unutmayalım ki, camiden uzaklaşan nesiller dinimize ve
medeniyetimize düşman ve kandırılmış fertler olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü kâinat
boşluk kabul etmez. Eğer bir alan boş bırakılırsa o boşluk kötülükle dolar.
Camilerin gerçek misyonuna kavuşması ve camilere önem veren
bir nesil dileğiyle...