ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın görevi devraldıktan sonra Gazze ve Ukrayna savaşı konusunda ne yapacağı merakla bekleniyordu?
İşgalci ve soykırım destekçisi büyük şeytan ABD’den dünya ve insanlık adına zaten olumlu bir şey beklemiyorduk. ABD’nin hayırlı bir adım atmasını beklemek eşyanın tabiatına aykırı bir durum olurdu.
Kasım ayında ABD seçimleri ile ilgili olarak “Katliam Gölgesinde Seçimler!” başlıklı yazımda şöyle yazmıştım:
“…Her iki aday da israilin çıkarlarını ve güvenliğini kendilerine vazife edindiklerini beyan ettiler. Dolayısıyla kim seçilirse seçilsin ABD’nin jandarması İTÖ’yü koruma ve kollama politikası değişmeyecek. İslam coğrafyası açısından da hiçbir şey değişmeyecek; yine işgal, kan, göz yaşı ve yıkım ile karşılaşacağız. İki adayın da Müslümanlar ve dünya açısından kötülük ve zarar verme açısından bir farkları yoktur. ABD ve şurekâsı emperyalistler ‘Mutlak kötülük’ kaynağı ve kötülüğün merkezidir… Kim seçilirse seçilsin büyük şeytan ABD’nin mazlumların kanı ve gözyaşı üzerine kurduğu zulüm düzeni değişmeyecektir…”
Trump, önceki başkanlık döneminde Aralık 2017’de tam da İngiliz ordusunun Kudüs’ü Osmanlı’dan aldığı tarihin yüzüncü yıldönümünde, Kudüs’ü israilin başkenti olarak tanıdı ve ABD büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınma talimatını verdi.
Şimdi, ABD yönetiminin her zaman ve şartta israil terör rejimini destekleyeceğini ön kabul olarak zaten biliyoruz. Konjonktür gereği bazen farklı gibi görünse de bu durum kimseyi aldatmasın.
Trump, görevi devraldıktan kısa bir süre sonra asıl niyetini ortaya koydu ve Gazzelileri Mısır ve Ürdün’e sürgün etme (tehcir) planını açıkladı. Tıpkı 1948 yılında Nekbe (büyük felaket) denilen Filistinlileri zorla topraklarından eden sürgünün benzeri plan, Filistinliler başta olmak üzere Türkiye ve bölge ülkelerinden tepki gördü. Buna rağmen Trump, bu planında ısrar ediyor ve uygulamaya niyetli görünüyor. Ürdün ve Mısır’ın bu plana karşı çıkmaları Gazzeli Müslümanları veya Filistin davasını düşündüklerinden değil, kendi ülkelerine olumsuz yansıma olacağını düşünmelerinden dolayıdır. Aslında bu plan 2020’de “Yüzyılın Planı” ve “İbrahim Anlaşmaları” adı altında yapılan ihanet anlaşmalarının bir devamıdır.
Gazzeliler ateşkes ile birlikte saatlerce yürüyerek kuzeydeki evlerine döndüler ve Trump’ın planına sahada gereken cevabı verdiler. HAMAS ve İslami Cihad, bu plana şiddetle karşı çıkarak bu tür projelerin başarısızlığa uğrayacağını ilan ettiler.
Zaten Aksa Tufanı Hareketi’nden beri israil terör örgütü (İTÖ), sivillere yönelik yaptığı vahşi saldırılar ve soykırım savaşı ile Gazze Şeridi’ndeki sivilleri Mısır’a, Batı Şeria halkını da Ürdün’e sürmeye mecbur bırakmak istiyordu. Ancak direnişin kahramanca ve mucizevi cihad ruhu ve halkın yıkılmaz çelik iradesi sonucu bu planları akim kaldı.
Soykırım savaşı ve katliamlarla yapamadıklarını şimdi “barış” adı altında yapmaya çalışıyorlar. Onlar “Arz-ı Mev’ud” hayaliyle plan yapmaya devam etsinler. Yapacakları planlar havada kalacaktır. Trump ve dünya müstekbirleri emperyalist ve siyonistler şunu unutmasınlar ki; onlar ne kadar plan yaparlarsa yapsınlar, aslolan mevcudatın sahibi Allah’ın planıdır. (Âl-i İmran: 54. ayet ve Enfâl: 30. ayet)
Ey insanlık ve İslam düşmanları! Yaptığınız planlar suyun üzerine yazılan yazıdan öte bir şey değildir. Planların üstünde bir plan, kaderin üzerinde bir kader vardır.
Merhum Üstad Sezai Karakoç’un dediği gibi:
“Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır,
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır,
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır”
Selam ve dua ile…