Üç aylara kavuşma heyecanı
içindeyiz. Hayırlı günlerdeyiz. Bu günler önemli günler, fırsat günleri. Belki
de bazılarımızın bir daha kavuşamayacağı günler. Bu günleri iyi
değerlendirmeliyiz. Özellikle infak için, zekât ve sadaka için bu günlerden
daha iyisi yok.
İnfak ehli olalım. İslam,
infak ve fedakârlık ehli olmamızı istiyor. Peygamberlerin hayatına bakalım.
Salihlerin, velilerin, Allah'la yakın bir gönül bağı içinde olan iyilerin
hayatına bakalım. Onlar son derece sade ve mütevazı yaşadılar. Ellerine geçen
her şeyi Allah yolunda infak ettiler. Yoksulları, kimsesizleri, dul ve
yetimleri, çaresiz insanları kendilerine tercih ettiler. Yemediler, yedirdiler.
İçmediler, içirdiler. Allah'ın adı yücelsin diye, İslam davasının çınarı dal
budak salsın diye açlığa ve yoksulluğa gülümseyerek katlandılar. Öldüklerinde
dünya malı olarak arkalarında hiçbir şey bırakmadılar.
Onları önder ve rehber kabul
eden bizler de infak ehli olmalıyız. Malımızla, infaklarımızla davamızı güçlendirmeli,
mustazaflar için bir umut kapısı olmalı, yoksulların yüzünü güldürmeli,
Allah'ın dinini ihya için ne gerekiyorsa yapmalıyız.
İnfak için iyi bir zaman! Ve
infak sadece zenginlerin değil, herkesin işi olmalı. İnfakı, evimizin en temel
ihtiyaçlarından biri haline getirmeliyiz. Nasıl ki paramız olsa da olmasa da,
yoksul da olsak, zengin de olsak bir şekilde elektrik ve su faturalarımızı
ödeyebiliyor, eve yiyecek ve giyecek götürebiliyor, çocuklarımıza harçlık
verebiliyorsak, aynı şekilde infak için de para ayırabilmeli, her şart altında
az veya çok Allah yolunda harcayabilmeliyiz.
Peygamber ve onun tertemiz
Ehl-i Beyt'i, seçkin ashabı, Allah dostları bunu böyle yapıyordu. Peygamber
Aleyhisselam, canından çok sevdiği kızının elinde gördüğü gümüş bir bileziğe,
renkli bir perdeye bile tahammül edemiyordu.
Fatıma'nın yüce Resul'ün
gönlünde nasıl aziz bir insan olduğunu hepimiz biliyoruz. Fatıma'nın makamı
Resulullah'ın yanında öylesine yüceydi ki, Fatıma'yı görünce heyecanlanır,
önünde ayağa kalkar, sevgili kızına türlü iltifatlar ederdi.
Resulullah, gönlünde bu kadar
sevgili olan kızının evine gitti bir gün. Fatıma'nın elinde gümüşten bir
bilezik, evin duvarında da renkli bir perde görünce kızıyla konuşmadan geri
döndü. Fatıma, babasının neden böyle yaptığını hemen anladı. Resullullah'ın
kızının üzerinde en ufak bir dünyevi kokuya tahammülü yoktu çünkü. Hele hele
Sufa Ashabının olduğu bir dönemde. Kimsesiz ve yoksul, evsiz onlarca sahabenin
Peygamber Mescidinde yaşamak zorunda kaldığı bir ortamda.
Fedakârlık ve infak ehliydi
Fatıma. Hemen elindeki gümüş bileziği çıkardı, duvardaki renkli perdeleri
indirdi. İnfak etmesi için babasına gönderdi. Fatıma'nın davranışı karşısında
Peygamberin mübarek çehresi tebessümle aydınlandı ve: “ Bir peygamber kızına
ancak bu yakışır!” dedi.
Evet, kardeşler!
Kadınlarımızın birer Fatıma, erkeklerimizin birer Ali olabilmesi için infak
ehli olmalıyız. İnfak cennetin anahtarlarından bir anahtardır. Namazla, infakla
cenneti kazanmak için bu günler iyi günler. Bu zaman iyi bir zaman…