Müslümanların dünya
siyasetinde ve içinde bulundukları hale bakınca, egemen güçlerin uyguladıkları
strateji ve planlamada maalesef edilgen bir pozisyon içerisinde figüran rolü
üstlenmekten öteye geçemediğimizi görüyoruz.
Olayları, planları,
senaryoyu bizim çizmemiz gerekir. Biz ana aktör olarak dünya siyasetinde rol
almamız ve planları kuran ana etken olmamız gerekirken, yıllardır başkalarının
kurduğu oyunda senaryoda figüran oluyoruz. Bundan kurtulmamız lazım.
Bizler mülkün
sahibi ve her şeye gücü yeten ALLAH (CC) Teâla’nın kulları ve Hak din olan
İslam’ın müntesipleri olduğumuzu unutarak, batıl ehli karşısında aşağılık kompleksi
libasını giyip edilgen-etkisiz bir tavır takınıyoruz. Hâlbuki İman ehli olarak
bizler her şeye gücü yeten, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herkes ve her şeyin
O’na muhtaç olduğu ALLAH’a bağlanmamızı yeterli görmüyor muyuz? ALLAH’u Teâla
bizleri yeryüzüne varisler olarak yaratmadı m? O halde neden bu gerçekler
karşısında silkinip bu kompleks ve edilgen siyaset tarzı ve tavrından
kurtulmuyoruz?
"Gevşemeyin,
üzülmeyin; eğer müminlerseniz üstün olan sizlersiniz!" -AI-i İmran: 139-
Bizim inancımız,
dinimiz, dayanağımız (haşa) yetersiz mi ki? İslam düşmanı egemen güçlere karşı
ezik bir hali kabullenmeye devam ediyoruz. Bu durumdan kurtulmamız için
öncelikle kendi dinimizi, örfümüzü, tarih ve medeniyetimizi hakkıyla
öğrenmeliyiz. İslam’ı bilmediğimiz için gün ışığından kendilerini mahrum
ederek, gördükleri mum ışığını nimetten sayan budala insanların durumuna düşmekten
sakınalım. İslam ve İslam’ın hakikatlerini bilmeyen insanlık, beşeri ideoloji
ve batıl düzenleri nimet zannederek ona hizmet ediyor. Egemen güçlerde bu
hakikatin ortaya çıkmaması için algı operasyonları ve dezenformasyon
oyunlarıyla nesiller ile İslam’ın hakikatleri arasına duvar örüyorlar.
Müslüman olarak
bizlerin onlardan korkacağımız veya çekineceğimiz hiçbir şey yoktur. Bizler
İslam ümmetiyiz ve ALLAH’ın dinine mensubuz. Rabbimiz ALLAH’tır. Bize yol
gösteren, koruyup kollayan ALLAH’tır. İslam düşmanları ve tapındıkları tüm
güçleri ALLAH’ın emri karşısında bir hiç hükmündedir. Yeter ki bizler ALLAH’ın dinine
sadık olalım…
Hal böyle olunca
biz değil, onlar bizden korksun, onlar bize karşı ezik olsunlar, onlar bizden
çekinsinler. Onların neyinden çekineceğiz ki?
Ümmet olarak bizler
dünya üzerinde oynanan oyunlara, planlara, stratejilere karşı edilgen etkisiz
eleman pozisyonundan sıyrılıp, plan kuran, senaryoyu yazan ana aktör olmalıyız.
“Edilgen siyaseti” bırakıp “etken siyaseti” uygulamalıyız. Olaylarda yapılan
planları bozan, kendi planını uygulayan, gündeme payanda olmaktan çıkıp, gündem
belirleyen konuma gelmeliyiz. Toplumsal olaylarda süpürülen değil, süpüren
pozisyonunda olmalıyız. Biz onlara göre değil, onlar bize göre strateji
belirlemelidir. Biz imanımıza güvenip ALLAH’ın emir ve uyarılarına uyarsak; biz
onlardan değil, onlar bizden korkacaklardır. Yeter ki, biz Hak ehli olmaya
riayet edelim.
Müslümanların güçlü
oldukları veya iktidara geldikleri yerlerde bile bu kompleksten
kurtulamadıkları için muktedir olamıyorlar. Acaba karşı taraf ne der? diye hep
bir “eziklik” ve “çekingenlik” ruh haline sahipler. Kendinden ve inancından
emin olanlar neden başkalarına yaranmaya çalışsın ki?
Yeter artık! Edilgen
değil, etken bir siyaset izleyerek olayları bizim yönetmemiz ve gündemi bizim
belirlememiz gerekir. Yoksa günümüzde olduğu gibi yalanı bir strateji olarak
benimseyen İslam düşmanları ve onların işbirlikçilerine cevap verme ile
enerjimizi heba eder dururuz. Zaten egemen güçler yalan ve oyunlar ile bizleri suni
ve sanal gündemlerle meşgul ederek, asli meselelerimize odaklanmamızı
engellemeye çalıştıklarını unutmayalım ve onlara bu fırsatı vermeyelim.
Selam ve dua ile…