Mart ayında Türkiye’de
ağırlanan ve geçen hafta da İklim Zirvesinde müslüman ülke devlet başkanlarının
sıcak ilgi gösterdiği terör rejiminin cumhurbaşkanı Herzog, üç gün önce bir
kanalda şöyle diyordu: "Bu savaş sadece İsrail ile Hamas arasındaki bir
savaş değil, Batı medeniyetini kurtarmaya ve korumaya yönelik bir savaş."
Daha önce benzer sözleri bu
çetenin diğer mensupları da dillendirmişti.
Yani lafı dolaştırmadan
açıkça ne demiş oluyorlar:
“Çocukları, kadınları rasgele
en vahşi biçimde hiç durmadan öldürüyorsak bunu batı medeniyeti adına
yapıyoruz. Adına ister soykırım deyin ister devlet terörü biz bu katliamı batı
modernitesi için yapıyoruz. Hastaneleri, kiliseleri, camileri, okulları
kapitalizm, demokrasi, liberalizm, pozitivizm, sekülerizm gibi ne kadar uygar
fikirler ideolojiler filan varsa onlar için bombalıyoruz. Gazetecileri basın
özgürlüğüne katkımız olsun diye BM çalışanlarını da promosyon niyetine keyfimize
göre hayattan kopartıyoruz.”
“Asıl bozguncular
kendileriyken şuursuzca bizler ancak ıslah edicileriz” diyen bu hakiki
yamyamlar, bu medeniyet okus pokusunu yeni değil yaklaşık iki asırdan beridir
kullanmaya başladılar.
O yüzden mesela Merhum Mehmet
Akif: “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” diyor.
Yahut Mahatma Gandi
kendisine, “batı medeniyeti hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sorulduğunda;
“olsa iyi olurdu.” cevabını veriyor.
Kuzey Afrika’da sekiz milyon
müslümanı ve yine aynı kıtada Antropolog Welss’in rakamlarına göre, 100 milyon
siyahiyi katlederken dayanakları medeniyet idi.
Sömürüp işgal ettikleri,
kafalarına göre devlet dağıtıp sınır çizdiklerinde de mevzuları medeniyet idi.
Saymakla bitmeyen tüm
cürümleri için tılsımları aynı idi: Medeniyet..
Ve İslam Ülkeleri..
Hakiki medeniyeti ellerinden
alındıktan sonra her belini doğrultmaya çalıştığında, ümmetin diğer
bileşenleriyle aralarındaki ihtilafı çıkarlarının gereği görerek yeniden
yıkılan zavallı tıfıllar, tufeyliler takımı gibi..
Halepçe Katliamı’nda şaşkın,
Bosna soykırımında avare. Irak, Afganistan, Arakan, Somali, Filistin ve diğer
bütün kıyımlarda kayıp, güçsüz, perişan bir izleyici..
Fakat şimdilerde hafiften bir
kıpırdanma var.
Evet belki Gazze’deki vahşeti
yine durduramıyor ancak el Kassam’ın tünelleri kadar olmasa da diplerde ve
yüzeyde öyle fay hatları var ki gün geçtikçe daha da hareketleniyor, hatta
yanına dünya vicdanını da alarak kırıldıkça kırılıyor.
Ufukta batıyı bekleyen çok
büyük bir zelzele var. Bu sarsıntı, özellikle içten içe anlamsızlığın,
hiçliğin, tatminsizliğin, ruhsuzluğun, tükenmişliğin, terkedilmişliğin,
yalnızlığın ve değersizliğin ateşinden bir çıkış yolu arayan refah seviyesi
yüksek “medeni” toplumları kendine getirecek.
Öte yandan terör rejiminin
yıkılması bilhassa müslüman ülkelerin idare, medya, ekonomi gibi alanlarında
tüm sırları ifşa eden devasa depremlere yol açacak.
O yüzden Herzog, kötü niyetli
sözlerinin devamında şöyle diyor: "Onlar şer güçlerini temsil ediyorlar.
Önce İsrail'i yok etmek, sonra Avrupa'ya geçmek, oradan da Amerika'ya geçmek
istiyorlar. 11 Eylül saldırılarını hatırlıyorsunuz. Dünyanın anlaması gereken
de bu."
Aslında kastettiği şey, el
Kaide kışkırtması filan değil, dünyayı düşünce olarak yeniden formatlama
ihtimali olan bir fikri devrim..
Korkunun ecele faydası
yoktur.
Dünya halkları şu anda
Hamas’ın destansı askeri başarısından ziyade kendisine reva görülen akıl almaz
zulme karşı asil duruşundan etkileniyor. Bunu besleyen inancı sorguluyor.
İşgal rejimi elbette ki, her
gün öldürdüğü bin Filistin’liye karşılık dünyanın öte yakasında milyonların
dirildiğini görmek istemiyor.
Küresel emperyalizmin
mabetlerinin boşaldığına inanmak istemiyor.
Koruduğunu iddia ettiği batı
medeniyetini gerçekte kökünden yıkarken devirdiği sütunların sesini duymak
istemiyor.
ABD ve AB ile elele vererek
ortada bir medeniyet bırakmadığı halde buna itibar eden batılıların ahmaklığı
da öyle Freud’un psikoloji terapileriyle düzelecek bir şey değil.
Yine de Herzog, ABD’li
sözcüler gibi çok basit yalanlar sallamıyor. Büyük laflar ediyor.
“Medeniyetimizin yaşaması
için daha fazla bomba lazım” diyor.
“Daha fazla zulüm, daha fazla
yıkım.”
Bakalım direniş vurmaya devam
ettikçe medeniyet itirafları nasıl çeşitlenecek.
“De ki: “Elinizden geleni yapın! Biz de yapacağız!” (Hud 121)