Allah’ı kabul etmeyen dinsiz bir bilgin vardı. Her gittiği yerde dünyanın kendiliğinden yaratıldığını iddia eden bu ahmak, kibirli bilgin Birgün Müslüman bilginlerin yaşadığı bir şehre uğradı. Kibirli, dinsiz bilgin o şehrin meşhur alimleriyle tartışmak istedi. Şehrin alimleri kötü, dinsiz bilgini önemsemediler. Ona:

----- Bizim Yasin isminde küçük bir bilginimiz var, dediler. Önce onunla tartış. Eğer onu yenersen seninle tartışırız.

Dinsiz bilgin, âlimlerin teklifini küçümseyen bir tavırla kabul etti. Kendini dev aynasında görüyordu. Küçük bilginle tartışmak onuruna dokunmuştu ama başka çaresi yoktu.

Şehrin geniş bir meydanında, halkın gözü önünde tartışmayı kararlaştırdılar. Tartışma bir gün sonra olacaktı.

Ertesi gün büyük bir meydanda kürsü kuruldu. Halktan binlerce insan toplandı. Dinsiz, kötü bilginde erkenden gelip kürsüye oturdu ve küçük bilgini beklemeye başladı.

Ancak küçük bilgin gelmek bilmiyordu. Aradan saatler geçmesine rağmen ortalıkta gözükmedi. Küçük bilginin geç kalması dinsiz bilginin şımarıklığını artırmış, halka alaylı alaylı bakmasına yol açmıştı.

Halk tam ümitsizliğe kapılıp dağılacakken küçük bilgin göründü. Kan ter içinde yerine geçti. Dinsiz bilgin alaycı bakışlarını ona dikip sordu:

----- Nerde kaldın ey Yasin? Yoksa benimle tartışmaya korktun mu?

Küçük bilgin masum, saf bir tavır takınıp konuştu:

----- Hiç sormayın! Evim Nehrin öbür tarafında. Tam köprüyü geçip buraya gelecektim ki müthiş bir fırtına koptu. Tahta köprü paramparça oldu. Ben kıyıda bulunan ağaçlara seslendim; ‘’ Ey ağaçlar kesilip kereste olun!’’ Ağaçlar hemen kesitliler. Sonra ince, kalın tahtalara, kerestelere dönüştüler. Ben o tahtalardan köprü olmalarını istedim. Tahtalar havaya uçtular ve suyun üzerinde birleşip köprü oldular. Ben de ancak gelebildim…

Dinsiz bilgin kasıklarını tutup kahkahalarla güldü. Etrafındaki âlimlere:

----- Benimle tartışması için bu ahmağı mı buldunuz? Dedi.

Sonra küçük bilgine döndü:

----- Be hey ahmak! Usta olmadan, aletler olmadan bir köprü nasıl kendiliğinde olur, bu mümkün mü?

Küçük bilgin gülümseyerek kibirli, kendini beğenmiş bilgine baktı.

----- Asıl ahmak sensin! Dedi Basit bir köprünün bile kendiliğinden olduğuna inanmıyorsun da bu mükemmel dünyanın kendiliğinden olduğunu nasıl kabul ediyorsun? Gözünü aç da yeryüzüne bak, gökyüzüne bak. Güneşe, aya, yıldızlara bak. Harika bir düzen içinde yaratılmış insanlara, hayvanlara, bitkilere bak. Her şey o kadar mükemmel yaratılmış ki en ufak bir eksiklik, düzensizlik yok! Sana göre bu mucizevi kâinat kendiliğinden olmuş, hiçbir yaratıcısı yok. O zaman neden basit bir köprü de kendiliğinden olmasın?

Dinsiz bilgin şaşkınlık içinde susup kalmıştı. Ne cevap vereceğini bilemiyordu. Neden sonra yutkunarak konuştu.

----- Tamam Allah’ın varlığını kabul ediyorum! Allah var ve her şeyi o yaratmış! Peki ama neden O’nu göremiyoruz?

Küçük bilgin yorgun bir tavırla etrafına baktı.

----- Buraya gelinceye kadar çok yoruldum, dedi. Bir şeyler içip dinlendikten sonra tartışmamıza devam etsek olmaz mı?

Orda bulunanlar hemen sıcak süt getirdiler. Sütlerine tatlandırıcı koyup içmeye başladılar. Bir müddet sonra küçük bilgin tatlandırıcıdan bir kaşık alıp dinsiz bilginin sütüne koymak istedi. Dinsiz bilgin hemen itiraz etti.

----- Dur, ne yapıyorsun?

----- Sütüne tatlandırıcı koyuyorum.

----- Sütüm zaten tatlı…

Küçük bilgin parmaklarıyla sütü göstererek:

----- Ben sütten başka bir şey göremiyorum, dedi. Hani tatlandırıcı nerede?

Dinsiz bilgin kızdı.

----- Benimle alay mı ediyorsun? Diye bağırdı. Sütün içindeki tatlandırıcıyı kim görebilir? O tatlandırıcı sıcak süte girer girmez eridi. Onu göremeyiz ki!

Küçük bilgin orada toplanan halka döndü. Tok bir sesle şöyle dedi:

----- Kendini bilgin sanan şu zavallı adamı görüyor musunuz? Şu zavallı, cahil, ahmak adamı… Bir bardak sütün içindeki şekeri görmekten aciz gözleriyle Allah’ı görmek istiyor! Bütün varlık âleminin biricik yaratıcısı, eşi, benzeri olmayan yüce Allah’ı görmek istiyor…

Orada toplanan insanlar kahkahalarla gülmeye başladılar. Kendini beğenmiş, kötü kalpli, cahil, yüce yaratıcısını inkâr eden bilgin mahcup olmuş, yenilmiş, rezil bir halde defolup gitti.