Türkiye’de iktidar, muhalefet, iktidara ve muhalefete yakın çevreler, basın organları, iş dünyası, Aksa Tufanı sonrası kötü bir duruş sergiledi ne yazık ki… Amerika ve İsrail’in başını çektiği Siyonist cephenin siyasi, ekonomik ve askeri baskılarından çekinen, bunu göze alamayan, hedef olmak istemeyen söz konusu kesimler mazlum Gazze halkını yalnız bıraktılar. Gazze’ye destek sadece sözlerde, hamasi nutuklarda kaldı. Hatta zamanla bu da unutuldu. Ana muhalefet partisinin genel başkanı hızını alamayarak Siyonist soykırımcılara karşı destanlar yazan İslami Direniş Hareketi HAMAS’a terörist deme cüretinde bile bulundu. Ve ne yazık ki ciddi bir tepki de görmedi.

Türkiye iktidarı ve muhalefetiyle Gazze’ye yardım konusunda gevşek davranmakla kalmadı; Siyonist rejime destek sayılacak birçok taviz ve uygulamaya da imza attı. Ana muhalefet partisi Siyonizm yanlısı, soykırım ortağı firmalara yönelik boykot çağrılarına ilgisiz kalıp hatta bu çağrıları küçümserken, kişisel parti çıkarlarını bahane edip yerli firmaları boykot etmekten geri durmadı.

İktidarın ve iktidara yönelik çevrelerin söylem ve uygulamaları ise çok daha üzüntü vericiydi ve bu talihsiz duruş ne yazık ki bunca korkunç vahşet, katliam ve insanlık suçuna rağmen hala sürüyor. Türkiye, topraklarındaki NATO üslerinden, İncirlik ve Kürecik gibi yerlerden Siyonist rejime yönelik istihbarat ve askeri desteğin sürmesine engel olmadı. Azerbaycan petrolünün Mersin ve diğer limanlardan Siyonist rejime aktarılmasına yardımcı oldu. Filistin halkını katleden uçak ve tankların yakıtı Türkiye toprakları üzerinden aktarıldı.

Yine Türkiye, Siyonist rejimle ticaretini bir şekilde, üçüncü ülkeler üzerinde de olsa sürdürdü. Siyonist rejime destek veren firmaların her türlü reklam ve faaliyetle varlıklarını sürdürmesine göz yumdu, duyarlı halk kesimlerinin boykot çağrılarına destek vermedi. Ve en korkuncu, kendi vatandaşı olan binlerce Siyonist Yahudi’nin işgal topraklarına gidip katliam ve soykırıma katkı sunmasına, mazlum Gazze ve Filistin halkını katletmesine ses çıkarmadı, onların yargılanmasına yönelik çağrılara kulak tıkadı.

Yine Türkiye’de hem laik çevrelerin hem de iktidara yakın çevrelerin, özellikle de medya organlarının direnişi, direnişe destek veren hareket ve ülkeleri küçümsemesi, mezhep üzerinden bu hareket ve ülkeleri itibarsızlaştırması, Amerika ve Siyonist rejimi yenilmezlik elbisesine büründürmesi garabeti yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.

Ancak tüm bu tavizlere, uyumlu söylem ve uygulamalara rağmen Türkiye, Siyonistlerin, Siyonist rejimin hedefi olmaktan kurtulamadı.

Suriye’de bir askeri üs kurma arzusunda olan Türkiye, Siyonist rejim tarafından düşman ilan edilerek tehdit edildi.

Siyonist rejimin bakan düzeyindeki yetkilileri, Suriye’nin yeni yönetimini tehdit ederek, eğer Türkiye ile yakınlaşıp iş birliğine giderse yıkıcı darbeler alacağını ve pişman edici saldırılarla karşılaşacağını açıkladı. Gün geçtikçe İslam toprakları olan Suriye’de işgalini genişleten küstah, katil Siyonist rejim, Rusya’ya göz yumarken hiç çekinmeden Türkiye’yi düşman ülke ilan edip her türlü tehdidi savurabiliyor.

Amerika’ya, Batı dünyasına güvenen ve İslam ülkelerindeki rejimlerin korkakça, uzlaşmacı tavırlarından cesaret alan Siyonist rejim artık büyük Yahudi devleti kurma arzu ve hayallerini ilan etmekten ve bu uğurda her türlü çabayı göstermekten çekinmiyor. Büyük Yahudi devleti haritasında Türkiye toprakları da var.

Böyle giderse, Siyonist rejimi durduracak bir güç oluşmazsa Siyonist rejim Türkiye ile komşu olacak ve tehlike Türkiye’nin kapısına dayanacak.

Filistin’i, Lübnan’ı, Suriye’yi işgal etmeye başlayan, Yemen ve İran’a kıyameti yaşatma tehdidinde bulunup savaşı oralara da sıçratmak isteyen Siyonist cephe Türkiye’yi de ateşe atmaktan çekinmeyecektir.

Tehlike bütün bir İslam dünyasının kapısına gelip dayanmıştır ve birlikte hareket edip bu belayı def etmekten başka çare yoktur.