Avrupa ülkelerinin
bir kısmında bir süredir işgalci Siyonist rejim karşıtı gösterileri kriminalize
etmek için ciddi bir çaba harcanıyor.
Gösterilerde özenli
bir dil kullanılmasına, Yahudiler değil de Siyonist işgal rejimi hedef alınmasına
rağmen, göstericiler antisemitizmle suçlanıyor.
Suçlamanın absürtlüğü
ortada olunca bu kez de “antisiyonizmin antisemitizm ile aynı olduğu”
iddiasında bulunuyor ve hatta antisemitizm konusunda işletilen cezalandırmaya
yönelik kanunların kapsamını genişletmeye çalışıyorlar.
Çelişki o kadar büyük
ki söylemin inandırıcılığının kalmadığının kendileri de farkında; ama buna
rağmen yalanın sürdürülmesi konusunda fikir birliği devam ediyor.
Teoriden pratiğe
geçişte her şey net olarak ortaya çıkmıştır.
Siyonizm işgalcidir.
Yahudilere yurt bulma iddiası ile çıkılan yolda insanlar, yurtlarından
çıkarılmış, katliama uğratılmış, topraklarına el konularak sürgün
edilmişlerdir.
Siyonizm hukuk
tanımaz. İnsanlar evlerinden çıkarılıp Yahudiler yerleştirilmiş, mescidler adım
adım işgal edilerek havraya dönüştürülmüş ve bunlar için oluşturulan faşist
kanunlardan faydalanılmıştır.
Siyonizm terörizmdir.
Yahudi devletinin kuruluşu terör faaliyetleri ile gerçekleştirilmiştir.
Kaynaklarda 3 örgütün ismi öne çıkmaktadır.
Haganah Çetesi (1920-1948), İrgun Çetesi (1931-1948), Stern Çetesi
(1937-1948)… Bu örgütler 28 yıl boyunca çok sayıda vahşi cinayet ve katliama
imza atmışlardır. Bu örgütlerin önemli isimleri sonrasında kurulan terör
rejiminde başbakanlık, cumhurbaşkanlığı ve bakanlık yaptılar.
Avrupa’nın yaşanan
bunca katliam ve soykırıma rağmen kavramları çarpıtarak siyonizmi
antisemitizmle bir gösterme çabası çelişkili ve ikiyüzlüce bir tutumdur.
Kendi siyasetçileri
içerisinde de bu durumun farkına varan şahsiyetli isimler son zamanlarda
seslerini yükseltmektedir.
Belçika Milletvekili
Marc Botenga, bir süre önce yaşananlar konusunda tarihe geçen şu çarpıcı
ifadeleri kullanmıştı: “İran’ın israile yaptığı saldırıdan dolayı yaptırım
istiyorsunuz da, neden israile yaptırım istemiyorsunuz? İsrail Suriye’yi
bombalıyor, Lübnan’ı bombalıyor, Gazze’deki Hastaneleri bombalıyor. Bazen
israilin füzeleri Irak’ı bile vuruyor, İran’ı terörist ilan ediyorsunuz da,
neden israili terörist ilan etmiyorsunuz? Hemen askeri uçakları, jetleri israili
korumak için gönderdiniz, peki 6 aydır hiçbir Gazze’li çocuk sizin korumanızı
hak etmedi mi? İsrailin bir askeri üssü 15.000 Filistin’li çocuktan daha mı
değerliydi? Sizin çifte standardınız Avrupa Birliğinin tüm değerlerini yok
ediyor, bu iş böyle devam edemez!”
Siyaset, bürokrasi ve
medyanın siyonist işgali altında olduğu Avrupa’da işgal rejiminin eylemlerini
“terör faaliyeti” olarak tanımlamak cesaret isteyen bir şey ve öyle görünüyor
ki, birileri “her şeyi göze alarak” bu cesareti gösteriyor.
Soykırıma karşı
olmak, insani tepki göstermek, normal olan, gösterilmesi gereken davranış iken
maalesef günümüzde biz bunu “cesurca” diye tanımlamak zorunda kalıyoruz.
Bu ses yükselmeli ve
siyonizmin aslında terörizmin somut hallerinden biri olduğu daha sık ve daha
net olarak dile getirilmelidir.
HÜDA PAR Genel
başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun sözleri bu açıdan kıymetlidir:
“Antisiyonizm, anti
terörizmdir. Siyonizm’e karşı çıkmak terörizme karşı çıkmaktır. Bütün dünya,
özgürlüğünden vazgeçmemiş, küresel siyonizme esir olmamış bütün hür insanlar,
bu insanlık dışı terörizme bu soykırıma karşı çıkmalı, seslerini
yükseltmelidirler.”