Kişi düşmanını, zihin yapısını, hedeflerini tanımadan onunla mücadele edemez. Ne kadar ihlaslı ve samimi olursa olsun yapacağı mücadele kısır kalır, istenilen sonucu veremez…
Hiç kuşkusuz ümmetin, Müslümanların, İslam dininin bu asırdaki en büyük düşmanı Siyonizm ve Siyonistlerdir? Siyonistlerin kontrolündeki devletler, teşkilatlar, örgütler, yapılardır.
Peki Siyonizm nedir? Siyonistler kimlerdir? Hedefleri nelerdir?
Pek çoğumuzun sandığı gibi Siyonizm modern asırda ortaya çıkmış, seküler, dini kökeni zayıf, ideolojik bir hareket değildir asla! Evet, Siyonizm, Filistin davasının İslami hareketlere geçmesinden önce altın çağını yaşıyordu. Hiçbir zaman modern asırdaki kadar güçlü ve etkili olamamıştı. Amerika ve Rusya dahil, Avrupa ve dünya ülkelerinin çoğunda güç odaklarını ele geçirmiş, hedefleri doğrultusunda kullanıyordu onları. En etkili örgütlenmelerinden biri olan Masonluk yoluyla da İslam ülkelerinde siyaset ve sermayede söz sahibi olmuş, birçok aydın, asker ve siyasetçiyi ele geçirmişti. Ama elhamdülillah İslami direniş hareketlerinin Filistin davasını omuzlamasıyla, özellikle Aksa Tufanı sürecinden sonra Siyonizm çatırdamaya, Siyonistler kazanımlarını bir bir kaybedip yalnızlaşmaya başladı. Evet, hala çok güçlüler. Çok çetin bir mücadele İslam ümmetini bekliyor. Lakin Siyonizm’in sonbaharı başlamıştır.
Biz gelelim konumuza, dediğim gibi Siyonizm bu asırda altın çağını yaşadı ve hala tarihteki en güçlü dönemini yaşıyor ama bu asırda ortaya çıkmış bir hareket değildir bu. Siyonizm bizzat muharref Tevrat’tan beslenen dini bir akımdır. Çağlar öncesine dayanan bir akım… Ve Yahudilerin büyük çoğunluğunun kalplerindeki en büyük dini ideal olan bir akım…
Yahudiler, Hazreti Süleyman ile birlikte büyük bir devletin sahibi oldular. Başkenti Kudüs olan bir dünya devletini kurdular. Hazreti Süleyman, Kudüs’te bulunan Siyon Dağı üzerinde bir mabet kurdu. Yahudiler tarafından sonradan Süleyman Mabedi diye tanınan bu mabet onların en kutsal mabedi olarak kabul gördü. Biz Müslümanların gözünde Kâbe ve Mescid-i Aksa neyse Yahudilerin gözünde de Süleyman Mabedi odur. Şu an Yahudilerin ağlama duvarı dedikleri, Mescid-i Aksa’nın hemen yanı başındaki duvar, Yahudilere göre Süleyman Mabedinden kalma tek duvardır. Yahudilerin en kutsal varlıkları da bu duvardır.
Ancak Hazreti Süleyman’dan sonra onun varisleri korkunç bir dünyevileşme hastalığına yakalandılar. Tevhit dinini bıraktılar. Taht ve çıkar kavgasına tutuştular. Dini değerler zayıfladı. Dünyaperest Yahudi din adamları Allah’ın yüce kelamı olan Mukaddes Tevrat’ı kendi çıkarları ve hevesleri doğrultusunda saptırdılar, tahrif ettiler, ırkçı, putçu bir kitaba dönüştürdüler. İlahi kelam olan Tevrat, zulüm ve sömürüye teşvik eden ırkçı bir kitap haline geldi. Fesat, faiz, fuhuş, her türlü ahlaki yozlaşma ve sapkınlık Yahudiler arasında yayıldı.
Bu bozulma ve savrulma neticesinde Yahudiler parçalanıp güçsüz düştüler, İranlılar, Romalılar ve daha birçok güçlü devletin saldırılarına uğradılar, sömürge haline geldiler, devletlerini kaybettiler, coğrafyadan coğrafyaya sürüldüler, isyanlar, ayaklanmalar, kıyımlar onlar için günlük kader haline geldi. Sonunda Roma Kralı Titus, Miladi ilk asırda Yahudilerin bir isyan hareketini bahane ederek onların çoğunu kılıçtan geçirdi. Kalanlarını da Filistin’den sürerek dünyanın birçok bölgesine gönderdi. Sürgün edilen Yahudilerin çoğu esir pazarlarında satıldı.
Roma Kralı Titus, başta Süleyman Mabedi olmak üzere Yahudilerin Filistin’deki tüm mabetlerini yıktırdı, Kudüs şehrini yerle bir etti. Yahudiler ve Yahudilik ilk defa tarihten silinme, yok olma korkusu yaşadı. Yahudiler o günleri tarihlerinin en karanlık ve acı dolu günleri olarak anarlar. Bugün Yahudiler işgal toprakaltında ve yaşadıkları diğer yerlerde bugünleri yas günleri olarak anarlar her yıl…
İşte o tarihten sonra Yahudi din alimleri ve aydınları, siyasetçileri Siyonizm idealini gündeme getirdiler ve Yahudi topluluklarının içinde yaymaya çalıştılar. Yani Kudüs’teki Siyon Dağı üzerinde Süleyman Mabedinin tekrar inşa edilip başkenti Kudüs olan Büyük Yahudi Devletinin tekrar kurulması…
Yahudiler bu büyük ideali gerçekleştirmek için asırlarca çalıştılar. Bu uğurda hiçbir ihanetten, tuzaktan, alçaklıktan, fitne ve fesattan, vahşetten çekinmediler. Muharref Tevrat ırkçı ve ötekileştirici öğretileriyle onları bu ideal konusunda cesaretlendirdi, teşvik etti.
Dünyanın seçilmiş ırkı ve efendileri olduklarına inanan Yahudiler bugün bu ideallerine her zamankinden daha yakın olduklarına inanıyorlar. Ellerine geçirdikleri güç odaklarını, sermaye çevrelerini, sapkın örgütleri bu uğurda kullanmaktan çekinmiyorlar.
Yahudiler, hayallerindeki büyük Yahudi Devletini, muharref Tevrat tarafından vadedilmiş İslam toprakları üzerinde kurmayı düşündükleri için en büyük düşman olarak İslam’ı ve Müslümanları görmekteler. Kurmak istedikleri Büyük Yahudi Devletinin toprakları üzerinde Müslümanlar yaşamakta bugün. O yüzden onlara göre başta Filistin olmak üzere Suriye, Ürdün, Lübnan, Mısır, Irak ve Türkiye’nin önemli bir bölümü Müslümanlardan temizlenmeli.
Roma Kralı Titus’un bir zamanlar onlara yapmak istediğini şimdi onlar da Müslümanlara yapmak istiyor. İslam topraklarını Müslümanlardan temizlemek istiyorlar. Ve bu zamanı en uygun zaman olarak görüyorlar. Ellerine tarihi bir fırsatın geçtiğini düşünüyorlar. Gözlerini bu kadar karartmaları, bu kadar hırslı ve vahşi davranmaları bu yüzden.
Bu aşırı özgüven, hırs ve sarhoşluk hali Yahudilerin gerçekleri görmelerini engelliyor. Dünyanın kendi aleyhlerine döndüğünü, gittikçe nefret edilen bir halka dönüştüklerini ve yalnızlaştıkları göremiyorlar. Modern haberleşme aygıtları sayesinde dünya halklarının nasıl vahşi, acımasız, hayvanlaşmış, kan içici, barbar, vampir, faşist, fanatik bir ırkla karşı karşıya olduklarını gördüklerini anlamıyorlar. Dostlarını bir bir kaybediyorlar, kendileriyle çıkar ilişkisi içindeki siyasetçiler, sermayedarlar, aydınlar halkların nefret patlamasından çekindikleri için gittikçe onlardan uzaklaşıyorlar.
Siyonist rejimi emperyalist çıkarları için önemli gören, ona bir ileri karakol misyonunu yükleyen Amerika ve büyük Avrupa devletleri de bu haydut devletin onlara çok pahalıya mal olduğunu görüyor, ciddi bir karasızlık hali yaşıyor.
Büyük Yahudi Devleti hayalini kuran lanetli Siyonistler için yaprak dökümü zamanıdır inşallah! Sonbaharını yaşıyor Siyonist rejim. Direniş Cephesinin, İslami Direniş hareketlerinin başlattığı özgürlük mücadelesi Kudüs’ün kurtuluşu ve Siyonist rejimin yıkılışıyla son bulacak inşallah! Büyük İslam kahramanlarının, direniş önderlerinin, İslam davasının en aziz evlatlarının birer birer şehit olması Siyonistler için bir kazanım değildir asla! Bu, verilen savaşın ne kadar büyük olduğunu ve gelecekteki zaferin ne kadar görkemli olacağını göstermektedir sadece…
Biz Müslümansak ve yüce Kur’an’a inanıyorsak Allah’ın vaadine itimat etmemiz gerekmektedir. Yüce Allah ve O’nun şerefli elçisi Yahudilerin Müslümanların elleriyle büyük bir hezimet yaşayacakları müjdesini vermektedir. Yine Allah, kendi taraftarlarını şeytanın taraftarlarına karşı asla yalnız bırakmayacağını müjdelemektedir.
Süreç Siyonist Yahudilerin ve hamilerinin yenilgi ve zilletiyle bitecek bir süreçtir inşallah. Ödenen ve ödenmekte olan büyük bedeller, yaşanan ve yaşanmakta olan büyük acılar, korkular, fedakârlıklar en büyük bir zaferle neticelenecektir inşallah!