Bentham’ın panoptikon’u adlı
yazımızda, “panoptikon” modelinin dönemin iktidarlarına bir fikir verme
olasılığından söz etmiş ve bu fikrin de “sinoptikon” olabileceğini ifade
etmiştik.
Yazıya geçmeden önce
panoptikon’dan başlayan sinoptikon, omniptikon ve banoptikonla şimdilik biten
aşamaları kısaca hatırlatmakta fayda vardır:
Panoptikon insanların
bilinçaltına hapsedilmesi,
Sinoptikon bilinçaltına
hapsedilen insanları psikolojik baskı altına alan, manipüle edip hapis
süresinin kalıcılığını sağlamakla görevli kişi,
Omniptikon, sinoptikonlar
tarafından kontrol edilen kitlelerin bilinçaltlarını dışavurumunu sağlayıp
zihin dünyalarına giriş yapmak ve en önemlisi, farklı kitlelerin omniptikonda
(sosyal medya) sanal bir savaşa sürükleyip kutuplaştırmayı derinleştirmek,
Banoptikon ise bütün bu
süreçlerden sonra mensubu olduğu davası için faydalı; ancak hâkim güçler için
zararlı unsurları banlamak suretiyle oyun dışına itmek olarak yorumlayabiliriz.
Genel anlamda sinoptikon,
çoğunluğun azınlığı takip etmesi olarak ifade edilmiştir.
Peki, kimdir bu
sinoptikonlar…
Televizyon olabileceği gibi,
televizyonda halka model olarak sunulan bir kişi de olabilir.
Medyatik bir kişi olabileceği
gibi, mafyatik bir kişi de olabilir.
Siyasetçi olabileceği gibi,
etrafında belli bir kitle toplanmış ve sözü dinlenen bir kişi de olabilir.
Kısacası hayatımızın akışını
değiştiren, bakış açımıza yön veren, karşımıza bir düşman koyup bizi
kutuplaştıran, bizi bir bütünden koparan her şey ve herkes bir sinoptikon
olabilir.
Önceki yazımızda tarih
boyunca isyanların yaşandığını ve günümüzde de yaşanabileceğini, dolayısıyla
önlem olarak, olası isyan hareketlerinin unsurlarını bizatihi iktidarlar
tarafından bir araya getirilebileceği olasılığını yazmıştık.
Örneğin; tarih boyunca
yaşanan bağımsızlık hareketleri hepimizin malumudur.
Bu isyanları iyi analiz eden
herkes şunu çok iyi bilir ki insanın içindeki bağımsızlık ateşi hiçbir zaman
sönmez. Bu ateş zaman zaman küllense de bir meşale gibi kendisini yakacak
kişiyi bekler.
İşte o kişi gelmeden; bir
kişi görevlendirilmeli, meşaleyi yakmalı, böylelikle kontrol sağlanmalıydı.
Sinoptikonların esas görevi
buradan itibaren başlar.
Düşman bellidir, bütün
dikkatler oraya çevrilir, diğer geri kalan her şey önemsizleşir.
Ve ilk yanlış buradan başlar;
çünkü adı her ne kadar “dil, kültür ve değerlerin” özgürleşmesi olsa da bir
ideoloji etrafında örgütlenilir ve zamanla dil de kültür de değerler de
MARKSİST ideolojinin gerisinde kalır.
Aslında bu sinoptikonlar
tarafından bilinçli olarak yapılır, böylelikle söz konusu kavimlerin farklı
ideoloji veya inançlar üzerinden örgütlenmesi amaçlanır ki parçalı yapılar
oluşsun ve bu yapılar kendi aralarında alan mücadelesine girişip birbirini
yıpratma suretiyle, başarısızlık en başından hesaplanır.
Eğer sadece dil, kültür ve
değerlerin özgürleşmesi olsa, bu durumda bütün bir kavmin yekvücut olması
anlamına gelir…
Sinoptikonların ikinci en
büyük görevi ise “Banoptikon” evresi…
Şöyle ki bütün benliğiyle
kendini bağımsızlığa adamış insanların, düşman olarak gördükleri kişiler
tarafından öldürmek veya her hangi bir şekilde tasfiyesi durumunda halkın bu
kişilere olan inanç ve güvenlerinin tavan yapması ve kahramanlaşmaları anlamına
gelir ki bu hakim güçler tarafından istenen bir durum değildir.
O halde ‘Banoptikon’
döneminin bizatihi görevli sinoptikonlar tarafından hayata geçirilmeli,
böylelikle genç yaşında liderliğe namzet bu kişilerin ömürlerini bu bağımsızlık
hareketi içerisinde önemli görevler verilerek geçirmeleri, hem de yıllar geçip
yaşı da ilerleyince onu işlevsiz kılmak ve gözden düşürmek için herhangi bir
gerekçe öne sürülerek itibarsızlaştırıp hain olarak yaftalamak, dolayısıyla
“Bann”lamak, yani oyunun dışına itmek…
Banoptikonın temel amacı,
sinoptikonun yerini sağlama alması ve hareketin halkın içinden birilerinin
eline geçmesine mani olması, böylelikle hareketin hakim gücün kontrolünde
kalmasının sağlanması…
Belki değinmemiz gereken başka bir sinoptikon var ki bunlar görevli değil gönüllüdür; ancak yazı uzun süreceğinden bu konuyu başka haftalara bırakarak bugünlük size veda edelim…