Kaygusuz
Abdal’a ait olduğunu zannettiğim bu beyitler şu bizim altılı masayı öyle güzel
tasvir ediyor ki;
Sekizimiz odun
çeker, dokuzumuz ateş yakar,
Kaz
kaldırmış başın bakar
Kırk yıl
oldu kaynatırım kaynamaz.
Belki
biliyorsunuz kaz eti biraz zor pişer. Bir de Kaygusuz Abdal bu kazı kadıdan
almıştır gerisini siz tahmin edin. Zaten
edebiyatın en güzel taşlamalarından birisidir.
Altılı
masanın her toplantısı toplumu somut beklentilere sevk etmişti fakat şu beş
ocak toplantısının bu şekilde boş çıkması topluma peh dedirtti.
Aslında bizi
ilgilendiren bir durum yok; ama yine de konuşmadan edemiyoruz.
Hatta
böylesine önemli bir devlet işinin aceleye getirilmemesi, her şeyin en ince
detayına kadar görüşülmesi takdire şayan bir şeydir.
Fakat
anladığımız kadarıyla varıp tökezlenen
yer aday tespit meselesi, bu minvalde hiç bir mesafe alınamaması tam da
“sekizimiz odun çeker, dokuzumuz ateş yakar” beytine denk geliyor.
Bunca
kaynatmaya rağmen kazın kazandan kafasını kaldırıp bakması da liderlerin her
birinin egosunu, enaniyetini gösteriyor. Hiç birisi de burnundan kıl
aldırmıyor.
Söylediğimiz
gibi bizi doğrudan ilgilendirmiyor ama bunlar yarın bir gün göreve
geldiklerinde bu egolarıyla nasıl başa çıkacaklar?
Sekiz
kişinin odun çekmesi ve dokuz kişinin ateş yakmasıyla bir işteki beceriksizlik
ancak bu kadar güzel ifade edilirken kafasını kazandan dışarı çıkaran kazı
şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Altılı masayı oluşturan liderlerin
konuşmalarına, demeçlerine ve özellikle tavırlarına ve duruşlarına dikkat ettiğinizde
çok rahat bir şekilde Kaygusuz Abdal’ın kazının kafasını görürsünüz.
Aslında
çoğumuzun içinde böylesi bir ego saklıdır fakat açığa çıkmak için uygun
ortamlar kolluyordur. Acı olan şudur ki toplumun tamamına yakının sırıtan bu
egoları izliyor olmasıdır.