Narin henüz filizlenen bir hayatın başındayken hayattan koparılmış, katledilmiş bir hâlde bulundu.

Küçük masum çocukların katledilmesine daha önce de şahit olduk. Bu ilk değil ama umarım son olur.

Kim veya kimler böylesi masum bir cana kıydı acaba? Masum bir cana canice kıyanlar en ağır şekilde cezalandırılmalı.

Narin’in masum bedeni üzerinden fitne ateşini körüklemeye çalışanlara ne demeli?

Algı ve kirli siyaset yapanlar, siyasi ahlaktan yoksun olanlar henüz reşit olmayan çocukları dağa çıkarıp ırzlarına geçenlerin ahlâk dersi vermeye kalkışması, sağa sola saldırması ancak midemizi bulandırıyor.

Siyasi provokasyon yapan caniler; kan, gözyaşı, vahşet ve yalan ile besleniyorlar. Onlar da en az Narin kızımızı katledenler kadar suçludur.

Zulmen katledilmiş masum bedene kirli bir siyaset bulaştırmak istiyorlar. Bu siyasi ahlaksızlıktır.

Bu kadar hassas bir olayı dillerine dolayanların maksadı ne?

Herkes bir şeyler söyler oldu. Analizler, psikologlar, beden dili okumalar, köyün tamamını sapık ilan etmeler...

Tüm bunlar yapılırken bir halk itibarsızlaştırılıyor, bilmem bunun farkında mısınız?

Bu vahşi cinayet hakkında gündemi yetkili makamlar değil siyasi ahlaktan yoksun sözde siyasetçi, sosyal medya trolleri ve televizyon yorumcuları belirliyor. Kötü niyetli çevreler bu olay üzerinden kitleleri manipüle ediyorlar. Bunlara karşı ciddi önlem alınmıyor.

Yetkili makamların ortaya atılan her bir iddia için açıklama yapmaları, savunma pozisyonuna geçmeleri de ayrı bir olay. Tabi böyle olunca sosyal medya mecraları savcı, hâkim, yargıç oluveriyorlar. Komplo teorilerinin önüne geçmek ne mümkün.

Narin olayı üzerinden Kur’an kursları kapatılsın diye çığırtkanlık yapanlar henüz 2 yaşında ayyaş bir baba tarafından istismara uğrayan küçük bir bebek için neden sokaklara dökülmüyorlar? Ayyaş annenin sessiz kalmasına, olayı örtbas etmesine neden tepki vermiyorlar?

Nedenini söyleyeyim bunların derdi Narin’in ölümü değil, ne şekilde öldürüldüğü hiç değil. Tek dertleri Kur’an kurslarının kapatılması.

Diyarbakır’da Narin, Gazze’de Rim, Tekirdağ’da Sıla, Ağrı’da Leyla... ve daha binlercesi masumiyetlerine rağmen sapkın zihniyet ve kirli eller onları hayattan kopardı. Bu kadar masum çocuğun kanına girdiler.

Sapkın bir zihniyet, tacizler, tecavüzler, cinayetler... Hem de küçücük çocuklara!!! Bu yaşananları anlatacak kelimeler bulamıyorum! Nasıl bu hâle geldik?

Bunun sebebini hiç düşündünüz mü?

Bugün toplumda meydana gelen gayri ahlâkî davranışların, olayların sebebi Batının azgınlıklarını kendi değerlerimize tercih etmemizdendir.

Değerlerimiz yozlaştı, ahlâkî çöküntü tavan yaptı. Toplumda değer yargılarımız zedeleniyor, insanlar güven duygusunu kaybediyor.

Yaşanan toplumsal olayların nedenlerine inilmelidir. Çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet, hırsızlık, dolandırıcılık, mala ve cana zarar verme... ve daha sayamayacağımız birçok suçların alkol ve uyuşturucu madde kullanımından kaynaklandığını istatistiki verilerden okuyoruz. Matematik, fen gibi ilimlerin yanında manevi ve ahlaki ilimlerin de öğretilmesi gerekiyor. Bizler maddeye yöneldikçe maneviyatta boşluk oluştu ve sonuç olarak da gayri ahlâkî olaylarla karşılaşıyoruz. Manevi bir yoksunluk yaşıyoruz. Bu da bize gösteriyor ki kadını, çocuğu ve aileyi koruyacak manevi eğitime ihtiyaç vardır.

Toplumsal sorunların nedenlerine inilmeden sonucuna yönelik çözüm üretirsek sorunu çözemeyiz. Böylesi çirkinliklerin yaşanmaması ve caydırıcılığının olması için elbette yaptırımlar olmalı. Toplumsal vicdanın rahatlaması ve adaletin yerini bulması için hukuki cezalar mutlaka olmalı. Sorunların çözümünü sadece cezai yaptırımlar yönünden ele alıp, hukuksal alana daraltırsak polisiye tedbirlerle sorunları çözemeyiz. Maddi tedbirler bir yere kadar. Manevi tedbirlerin de alınması kaçınılmazdır.