Sanat diye yutturulan ucubenin yüz elli yıllık çabasının meyvesi gerçekten insanı dehşete düşürüyor; Korkunç, vahşi, acımasız, merhametsiz bir uygarlık… Tüm ahlaki ve insani değerlerden arınmış, hazza, şehvete tapınan, çıkarcı, bencil toplumlar, nesiller…
Tolstoy, Avrupa halklarının hayasız, inançsız sanat furyasıyla yok oluşa doğru sürükleneceğini yüz elli yıl önce haber vermişti. Ne yazık ki bu furyanın sadece Avrupa toplumlarını değil, hemen hemen tüm dünya halklarını esir alacağını ve insani değerler açısında tarihin en yoz çağının yaşanacağını belki de tahmin etmemişti.
Gazze’de adeta canlı yayınlanan ve iki yıldır süren korkunç soykırım karşısında dünyanın içine gömüldüğü sessizlik vicdanın, merhametin, acımanın, ahlaki ve insani değerlerin ne kadar aşındığının ispatı hükmündedir.
Ben yıllardır, Tolstoy’un “Sanat Nedir?” adlı kitabını okumak istiyordum. Tolstoy’un on beş yılını alan bu derin tefekkür ürünü kitabı nihayet elime alabildim. Tolstoy sanki bugünü anlatıyor. İnsanlığın içine düşeceği derin uçurumu haber veriyor.
Gerçekten, bugünün toplumları, yüz elli yıl önce başlayan sözde sanat furyasının meyvesidir. Tolstoy her türlü inançsızlığın, hayasızlığın, edepsizliğin, fuhşun, müstehcenliğin, sapkınlığın sanat adı altında kutsandığını ve bu iğrenç furyanın bizzat devlet adamlarının, yetkili ve etkili şahısların eliyle teşvik edildiğini söylüyor “Sanat Nedir?” adlı eserinde…
Tolstoy, mesela Puşkin’den örnek veriyor… Friedrich Nietzsche’i anlatıyor… Ve diğerlerini… Günümüzde bile hala en büyük sanatçılar, sanat ve düşünce dâhileri muamelesini gören ve genç nesillere rol model olarak sunulan bu sanatçı, düşünce adamı müsveddelerinden iğrenerek bahsediyor…
Puşkin’in şiirlerinin çoğunun kadınlara yönelik aşkla ilgili olduğunu, şehevi duygulara hitap eden değersiz mısraların terennüm edildiğini belirten Tolstoy, Rus devlet adamları tarafından Puşkin’in Rusya’nın onuru ve gururu olarak ilan edildiğini ve Moskova’da heykellerinin dikildiğini söylüyor. Yine inançsızlığın ve ateizmin babası sayılan Nietzsche’nin adeta bir peygamber gibi genç nesillere, halka sunulduğunu vurgulayan Tolstoy, bu değersiz, Nihilist adamın fikirlerinin kutsal metinler gibi kabul görüp insanlığı ifsada sürüklediğini belirtiyor.
Tolstoy, meşhur edilen, ödüllendirilen, insanlığa rol model olarak sunulan, medeniyetin ve özgürlüğün önderleri muamelesi gören bu sapkın sanatçı müsveddeleri yüzünden toplumlardaki seçkin, elit kesimin tamamıyla inançsız ve vicdansız insanlar haline dönüştüğünü, haz ve zevkten başka tanrı tanımadıklarını, her türlü ahlaki ve insani değeri küçümsediklerini söylüyor.
Evet, bu furya günümüzde de tüm şiddetiyle sürüyor. İmansız, ahlaksız, insani ve ahlaki değerlere düşman, şehvetperest, bencil, vicdan yoksunu, kendilerine tapınan, kişisel çıkar ve zevkleri için dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen, diktatör, zalim, soykırımcı, sömürgeci liderlerin bu kadar yaygınlaşmasında sanat adlı ucubenin etkisi ve katkısı sanılandan çok daha büyüktür.
Nesilleri, çocukları bu sapkın sanat akımı besliyor çünkü? İnsanlık bu sapkın sanatın elinde tutsak olmayı sürdürüyor çünkü?
Dünyayı adeta esir almış, kültürel dünyayı ele geçirmiş sanat ve edebiyat ürünlerine, sözde sanat ve edebiyat adamlarına, çok okunan romanlara, çok izlenen filmlere, çok dinlenen müzik ve şiirlere, çok çizilen resimlere bir bakın bakalım… Büyük çoğunluğunun sapkınlığa, dinsizliğe, ahlaksızlığa, müstehcenliğe, haz ve şehevi arzulara hizmet ettiğini ve bu konuları işlediğini göreceksiniz…
Neden? Dünyayı yöneten, sömüren, şeytani, emperyalist güçler, sermaye sahipleri bu tür sanat eserlerinin yaygınlaşmasını, bu tür sözde sanatçıların kabul görmesini istiyor da ondan? Ki her türlü sömürüyü, zulmü, soykırımı, alçaklığı halkların tepkisiyle karşılaşmadan yapabilsinler…
Gazze’de yaşanan korkunç soykırım karşısında dünyanın içine gömüldüğü dehşetli sessizlik ve tepkisizliği bir de bu açıdan değerlendirmek lazım…