Hayırlı günler bitmek üzere. Hayırlı bir ayın, Ramazan ayının sonlarındayız. Bu günler önemli günler, fırsat günleri. Belki de bazılarımızın bir daha kavuşamayacağı günler. Bu günleri iyi değerlendirmeliyiz. Özellikle infak için, zekât ve sadaka için bu günlerden daha iyisi yok. Dinimiz, sahip olduğumuz medeniyet, İslam medeniyeti biz Müslümanlardan bunu istiyor.
İSLAM BİR İNFAK VE YARDIMLAŞMA MEDENİYETİDİR
İslam medeniyetini diğer uygarlıklardan, özelikle Batı uygarlığından ayıran temel özelliği bir infak, yardımlaşma ve fedakârlık medeniyeti oluşudur. Günümüzün egemen uygarlığı olan Batı uygarlığının bencil, çıkarcı, benmerkezci bir uygarlık olduğu konusu sanırım herkesin ortak görüşüdür. Batı uygarlığında düşküne el uzatma, aç insanı doyurma, yoksulu giydirme, muhtacın yardımına koşma, yetimi sahiplenme kültürü yoktur. Zenginlerin kişisel çıkarlarını kutsayan, sermayedar için milyonlarca insanı aç bırakmaktan çekinmeyen, sadece güce tapınan, düşene tekme atan bir uygarlıktır Batı uygarlığı. Batılı toplumları, yaşam tarzlarını, sahip oldukları yönetimlerin uygulamalarını mercek altına aldığımız zaman bu acı hakikati tüm çıplaklığıyla göreceğiz.
Ne yazık ki biz Müslüman toplumlar yaşam tarzı ve zihniyet olarak İslam medeniyetinden çok Batı uygarlığının bencil değerler sistemine teslim olmuş durumdayız. Çektiğimiz sıkıntıların, mağduriyetlerin temel nedeni budur. İnfak kültürünü unuttuk, zekât ve sadaka müessesesini can çekişecek şekilde zayıflattık.
Oysa Allah’ın buyruklarına, İslami değer ve öğretilere, İslam fıkıh ve ahlak külliyatına, Resul-i Ekrem’in sünnetine, Asr-ı Saadet dönemine ve İslam’ın az çok sözünün geçtiği zaman dilimlerine baktığımız zaman infakın, sadakanın, zekâtın, yardımlaşma kültürünün Müslüman halkların hayatına yön veren en önemli öğelerin içinde yer aldığına şahit olacağız.
SAADET ASRINDA HEM ZENGİN HEM FAKİR İNFAK EHLİ OLURDU
İslam’ın sözünün geçtiği, Müslümanların hayatında bir değer olduğu zamanlarda Müslümanlar maddi durumlarına bakmadan, zengin ve yoksul infak için adeta birbirleriyle yarışırlardı. Böyle bir kültür sayesinde İslam toplumlarında hiç kimse aç kalmaz, açıkta kalmaz, maddi mağduriyetler yüzünden acı yaşamazdı. Bu kültür sayesinde Müslümanlar arasında zengin fakir ayırımı olmaz, Müslümanlar ayrı sınıflara bölünüp birbirlerine düşman olmaz, birbirlerini ötekileştirmezlerdi.
İnfak kültürünün Müslümanların hayatında ne denli yer edindiğine dair Peygamber-i Ekrem zamanında çok güzel örnekler vardır. Konuyla ilgili çok yoksul olan hanım sahabelerden Ümmü Büceyd’i örnek vermek istiyorum.
YOKSUL BİR HANIM SAHABEYDİ ÜMMÜ BÜCEYD
Çok Yoksul bir hanım sahabeydi Ümmü Büceyd. Çoğu zaman giyecek bir elbisesi, çocuklarına verecek bir lokma ekmeği olmazdı. Kocası ve çocuklarıyla beraber kıt-kanaat geçinirdi.
Ancak zengin ve cömert bir gönle sahipti Ümmü Büceyd. Yoksulluğuna, çaresizliğine bakmaz, Allah yolunda infak etmeye çalışırdı. Kendisi giymez, muhtaca giydirir; kendisi yemez, muhtaca yedirirdi. Kapısına geleni eli boş çevirmeye gönlü razı olmazdı.
Ne yazık ki çoğu sefer muhtaca verecek bir şey bulamazdı evinde. Bu gönlü zengin, Allah yolunda bol bol infak etme arzusuyla yanıp tutuşan kadın, verecek bir şeyi bulamayınca büyük bir üzüntüye kapılır, için için ağlardı.
Ümmü Büceyd bir gün dayanamadı; gönlünü kavuran, kalbini dağlayan bu sıkıntısını Peygamber-i Ekrem’e açmaya karar verdi. Resulullah’ın huzuruna çıktı. Dudaklarından şu hüzün dolu sözler döküldü:
“Ya Resulallah! Bazen kapıma yoksullar, muhtaçlar geliyor. Onlara verecek bir şey bulamıyorum. O zavallıları geri çevirmek bana çok ağır geliyor.”
Peygamber Aleyhisselam onu teselli ederek:
“Üzülme!” Dedi. “Kapına gelen yoksulları boş çevirme. Verecek bir şey bulamazsan bile ellerine birer hayvan tırnağı sıkıştırıver.”
Ümmü Büceyd, Rasulullah’ın huzurundan ayrılırken zihni hayvan tırnağıyla meşguldü. Hayvan tırnağının kime ne faydası olabilirdi ki? Kapına gelene ha hayvan tırnağı verdin ha boş çevirdin, neticesi aynıydı. Peygamber hayvan tırnağıyla neyi kastetmişti acaba?
ALLAH YOLUNDA İNFAKIN HER ZAMAN CANLI TUTULMASI LAZIM
Biraz tefekkür edince Rasulullah’ın ne demek istediğini anladı Ümmü Büceyd. Rasulullah; önemli olan sadakanın veya infakın değerli olup olmaması değil, Allah yolunda infakın her zaman canlı tutulması, sadaka vermenin mü’minin ahlakından olması gerektiğini anlatmak istemişti.
Sadakanın azı çoğu olmazdı. Kişi maddi durumuna, imkânlarına göre mutlaka infak etmeliydi. Yoksul olmak sadaka vermeye engel değildi. Halis bir kalp, temiz bir niyet, salt Allah rızası için verilen ucuz, hatta değersiz bir sadaka bile yüce yaratıcının nezdinde övgüye layık, mükâfatı hak eden bir ameldi.
Evet, sevgili okuyucu ne Resulullah, sen yoksulsun, bir şey vermesen de olur dedi ne de hanım sahabe yoksulluk bahanesinin arkasına sığındı. Bizim ise o kadar çok bahanemiz var ki, infaka hiçbir zaman sıra gelmiyor.
RAMAZAN BİTMEDEN FIRSATI DEĞERLENDİRİP İNFAKLARIMIZI VERELİM
Bari bu mübarek günlerde, bu Ramazan’da bu bahanelerin arkasına sığınmayalım. Ramazan bitmeden fırsatı değerlendirip infaklarımızı verelim. Orucumuzu infakla taçlandıralım.
İnfak ehli olalım. İslam, infak ve fedakârlık ehli olmamızı istiyor. Peygamberlerin hayatına bakalım. Salihlerin, velilerin, Allah`la yakın bir gönül bağı içinde olan iyilerin hayatına bakalım. Onlar son derece sade ve mütevazı yaşadılar. Ellerine geçen her şeyi Allah yolunda infak ettiler. Yoksulları, kimsesizleri, dul ve yetimleri, çaresiz insanları kendilerine tercih ettiler. Yemediler, yedirdiler. İçmediler, içirdiler. Allah`ın adı yücelsin diye, İslam davasının çınarı dal budak salsın diye açlığa ve yoksulluğa gülümseyerek katlandılar. Öldüklerinde dünya malı olarak arkalarında hiçbir şey bırakmadılar.
Onları önder ve rehber kabul eden bizler de infak ehli olmalıyız. Malımızla, infaklarımızla davamızı güçlendirmeli, mustazaflar için bir umut kapısı olmalı, yoksulların yüzünü güldürmeli, Allah`ın dinini ihya için ne gerekiyorsa yapmalıyız.
İNFAK İÇİN İYİ BİR ZAMAN! RAMAZANIN SON GÜNLERİNİ İNFAKLA TAÇLANDIRALIM
İnfak için iyi bir zaman! Ve infak sadece zenginlerin değil, herkesin işi olmalı. İnfakı, evimizin en temel ihtiyaçlarından biri haline getirmeliyiz. Nasıl ki paramız olsa da olmasa da yoksul da olsak, zengin de olsak bir şekilde elektrik ve su faturalarımızı ödeyebiliyor, eve yiyecek ve giyecek götürebiliyor, çocuklarımıza harçlık verebiliyorsak, aynı şekilde infak için de para ayırabilmeli, her şart altında az veya çok Allah yolunda harcayabilmeliyiz.
Peygamber ve onun tertemiz Ehl-i Beyt`i, seçkin ashabı, Allah dostları bunu böyle yapıyordu. Peygamber Aleyhisselam, canından çok sevdiği kızının elinde gördüğü gümüş bir bileziğe, renkli bir perdeye bile tahammül edemiyordu.
Fatıma`nın yüce Resul`ün gönlünde nasıl aziz bir insan olduğunu hepimiz biliyoruz. Fatıma`nın makamı Resulullah`ın yanında öylesine yüceydi ki, Fatıma`yı görünce heyecanlanır, önünde ayağa kalkar, sevgili kızına türlü iltifatlar ederdi.
Resulullah, gönlünde bu kadar sevgili olan kızının evine gitti bir gün. Fatıma`nın elinde gümüşten bir bilezik, evin duvarında da renkli bir perde görünce kızıyla konuşmadan geri döndü. Fatıma, babasının neden böyle yaptığını hemen anladı. Resullullah`ın kızının üzerinde en ufak bir dünyevi kokuya tahammülü yoktu çünkü. Hele hele Sufa Ashabının olduğu bir dönemde. Kimsesiz ve yoksul, evsiz onlarca sahabenin Peygamber Mescidinde yaşamak zorunda kaldığı bir ortamda.
FEDAKÂRLIK VE İNFAK EHLİYDİ FATIMA
Fedakârlık ve infak ehliydi Fatıma. Hemen elindeki gümüş bileziği çıkardı, duvardaki renkli perdeleri indirdi. İnfak etmesi için babasına gönderdi. Fatıma`nın davranışı karşısında Peygamberin mübarek çehresi tebessümle aydınlandı ve: “ Bir peygamber kızına ancak bu yakışır!” dedi.
Bir onlara bakın, bir de bize… Bizim hayatımız Peygamberin hayatı gibi mi? Kadınlarımızın hayatı nerede, Fatıma`nınki nerede?
Evlerimiz birer eşya deposu gibi. Yok yok… Her birimizin evi birer küçük villa... Kadınlarımızın zihinleri gece gündüz yeni perdelerle, mobilya takımlarıyla meşgul… En yoksullarımız bile yılda birkaç defa yeni elbise alıyor. Kadın erkek, her birimizin dolabında kullanmadığımız onlarca çeşit elbise var. Buzdolaplarımız boşalınca karamsarlığa düşüyoruz. O kadar çok gereksiz harcamalarımız var ki…
Ama iş infaka gelince hemen yoksulluğumuzu, ne kadar çok ihtiyaçlarımızın bulunduğunu hatırlıyoruz. Çocuklarımızla bir pikniğe gidince su gibi para harcıyoruz. Ne kadar gittiğine bakmıyoruz. Yoksulluğumuz, maaşlarımızın azlığı, faturalarımız aklımıza gelmiyor. İş infaka gelince ellerimiz ceplerimize gitmiyor. Sanki paramızı çöpe atıyoruz.
KADINLARIMIZIN BİRER FATIMA, ERKEKLERİMİZİN BİRER ALİ OLABİLMESİ İÇİN İNFAK EHLİ OLMALIYIZ
Evet, kardeşler! Kadınlarımızın birer Fatıma, erkeklerimizin birer Ali olabilmesi için infak ehli olmalıyız. İnfak cennetin anahtarlarından bir anahtardır. Namazla, infakla cenneti kazanmak için bu günler iyi günler. Bu zaman iyi bir zaman…