Ülkemizde sol, sosyalist ve ataistlerin İslam ve Müslümanlar
hakkında zır cahil oldukları artık herkes tarafından bilinmektedir. Bu
cehaletlerini öyle pişkince ve arsızca ortaya koymaktadırlar ki, insani bir
onur sergileyerek geri adım atıp pişmanlık göstereceklerine arsızca
cehaletlerinde tepinmeye devam etmektedirler.
Dünya genelinde sol sosyalist varlıkların, İslam ve Müslümanlar
hakkında önyargı ve cehaletleri yaygın olarak bilinmektedir. Ancak ülkemizdeki
türevlerinin bu konudaki cehaletleri ise onların karanlık zihin dünyaları
ibretlik bir vesikası olarak karşımıza çıkmaktadır. Her şeyi bildiğini
zanneden, ancak ‘tek bir şeyi’ bile layıkıyla bilmeyecek kadar eşyanın
tabiatından bihaber bu zavallıların ülkemizde ‘aydın’ olarak nitelendirilmesi
ise karşı karşıya kaldığımız acı tablonun dehşetini bize göstermektedir.
Bu güne kadar İslam hakkında yalan beyanda bulunma,
kötüleme, ahkâm kesme ve hezeyanda bulunma şirretliğinde bulundular. Doğrusu
pek de ciddi bir tepki ile karşılaşmadılar. Daha doğrusu hezeyanlarını ciddiye
alıp tepki verme ihtiyacı olmayınca, cehaletlerini katlayarak sürdürme
kepazeliğinde bulundular. Eğer ilkokul seviyesinde bile bir ilmihal bilgisine
sahip olsalardı; bu cehaletlerini bu derece açık bir şekilde ortaya koyma
zilletinden bulunmazlardı.
Böylece bu bilgi çağında, İslam’ın şartlarından olan
‘Ramazan Oruç’unun nasıl, ne şekilde ve kimlerin tutabileceğini basit bir
ilmihal bilgisi ile bilebilirlerdi. Basit bir araştırma ile bu rezil duruma
düşmeyecekleri gibi, İslam’a ve Müslümanlara hakaret olacak böylesi bir
densizliği de sergilememiş olacaklardı. Bir konu hakkında fikir beyan etmeden
önce, akıl edip biraz okuma ve araştırma yapabilselerdi, elbette doğru bir
beyanda bulunma erdemini de gösterebilirlerdi.
Ramazan Orucunun ertelenmesi gerektiğini söyleyecek
kadar, cahil ve arsız olan bu gazeteci müsveddelerinin, kendi kliklerinde fikir
satan tipler olmaları; Müslümanların daha cehaletle/Ebu Cehilin torunlarıyla
çok işinin olduğunu da göstermektedir. ‘Bu sene Hac, Kurban Bayramına denk
geldi’ hezeyanından ‘Ramazanı erteleyelim’ zırvasına kadar karanlık bir zihin
dünyasına sahip olan bu düşüncenin varlığı; biz Müslümanların da kendilerini ve
dinlerini gereği gibi anlatamamak gibi acı bir gerçeği de ortaya koymaktadır.
Âlimlerimizin, akademisyenlerimizin ve sorumluluk
sahibi her müminin çok daha gür bir sesle ve çok daha hassas bir şuurla İslam
dinin bütün emir ve yasaklarını, akide ve ibadet anlayışını, ahlak ve
yaşantısını gece gündüz demeden dile getirmeleri gerekmektedir. Şeytan ve
dostlarının ses ve nefeslerinden kat kat daha fazla bir heyecan ve samimiyet
ile İslam’ın anlatılması, yaşanması ve yaşatılması ehemmiyet arz etmektedir.
Cahilin cehaleti bilginin yokluğundandır. Karanlığın
zulmeti nurun yayılamamasındandır. Kendini bilmezlerin meydanlardaki
şarlatanlığı, tevhidi ve hakikati dile getirecek muvahhidlerin yokluğundandır.
Bir İslam ülkesinde sol sosyalistlerin bu cahilane cüretkârlıkları,
müslümanların pısırıklığındandır.
Bölünmüş, parçalanmış ve iddiasından vazgeçirilmiş ama hakikatin yegâne temsilcisi müslümanların; karanlığın, cehaletin ve kokuşmuşluğun temsilcisi olan küfrün karşısında yeteri kadar ses çıkaramaması, müslümanların tam anlamıyla bir görev ihmali içerisinde olduklarını da göstermektedir.