Normalleşme adımları adı altında
bazı yasaklar kaldırılmıştı, ama bu kaldırılan yasaklar virüsün tırmanışını
hızlandırdı. Yeni tedbirler almak için pazartesi günü toplanan kabine
toplantısında 17 günlük kapanma kararı çıktı. Halkımız bu kapanmaya da
uyacaktır İnşallah. Ama halkımız, yöneticilerin son dönemlerdeki tavırları ve
salgınla mücadelede gereken hassasiyeti göstermediklerini görünce bu 17 günlük
kapanma sürecini açıkçası çok da iyi karşılamadılar.
Türkiye toplumu olarak
fedakârlık gösterme noktasında geçmişte de bu günde millet olarak üzerine düşen
görevi layıkıyla yerine getirmiş ve getirmekteyiz. Bazı kişiler sorumsuzca
davranmış olsalar da bu yetkililere olan kızgınlıklarındandır
sanırım.
Millete
huzurlu, güvenli, refah seviyesi yüksek bir hayat sağlamakla vazifeli yönetici
kadronun bu sürecin sağlıklı yürümesi için bu süreçte daha hassas olmaları
gerekir. Dünyayı saran salgınla, bir bütün olarak mücadele etmek zorundaysak
'Balığın baştan kokmaması' lazım.
Camilerde
insanların yan yana saf tutması yasak. Ama bazı partilerin kongresinde
salonları doldurmak serbest. Virüs artınca da “Tedbirleri sıklaştıralım”
diyorlar. Her şeyi halktan bekleme alışkanlığından vazgeçelim artık. Ülke ekonomik
sıkıntıda, halkımız kemer sıksın, diyorlar. Ama kendileri aynı fedakârlığı
göstermiyorlar. Hep halktan fedakârlık beklemek bir yere kadar...
Dünyanın
başına bela olan bu salgın yüzünden aylarca cuma namazı kılınmadı. Teravih
namazı kılınmadı. İslam’ın şartı olan Hac yapılmadı. Bayram kutlanılmadı.
Namazda sık olması gereken saflar, salgın nedeniyle mesafeli yapıldı. Yani
anlayacağınız bu ülkenin Müslümanları üzerine düşen her şeyi yaptı, ama balık
baştan koktu. Örnek olması gerekenler ne yazık ki kötü bir profil çizdiler.
Fedakarlığı göstermesi gereken devletin yöneticileri olması gerekirken,
maalesef halka kötü model oldular. Kendi düğünlerinde mesafeye uymadılar. Kendi
kongrelerinde salgını salladılar. 10 Kasımlarda Anıtkabir'de anma etkinliği
düzenlediler. Nevrozlarda buna dikkat etmediler. Yetkililer kendi üzerlerine
düşen sorumluluğu yerine getirme noktasında çok da iyi bir görüntü vermediler.
Yani kötü bir model çizdiler.
Bazıları,
bazılarının yanlışlarını bahane edip kutlama yaptılar. Başkasının yanlışını
kendine dayanak yapıp yanlışa adım attılar. Salgına davetiye çıkardılar.
Nevrozu kutladılar. Niye kutluyorsunuz, deyince "Onların da kongreleri
dolu" diyorlar. Halkın sağlığını dikkate almadılar. Kimisi kongreyi,
kimisi Anıtkabiri, kimisi de Nevrozu ülkenin geleceğinden, halkın canından daha
önemli görüyor, demek.
Bu süreçte
halkın sağlığını her şeyin üzerinde gören Peygamber Sevdalıları Vakfı'nı tebrik
ediyorum. Peygamber Sevdalıları Vakfı, geçen seneki Mevlit etkinliklerini tüm
ülkede iptal ettiler. Bu sene de iptal ettiler. Bu süreçte halkı gerçek
manada düşünen Peygamber Sevdalıları vakfı oldu.
Covid-19
sürecinde tedbirlere en sıkı biçimde riayet eden yerler hiç şüphesiz ki camiler
olmuştur. Buna rağmen parti kongreleri, mitingler ve kimi azgın taifelerin
yürüyüşleri serbest iken; faturanın camilere tekrar kesilmesi üzücü bir
durumdur. Son kararlar ile halkın mağduriyetinin daha da fazla olacağı
aşikardır. Yetkililerin bu süreçte daha dikkatli olmaları elzemdir.
Hz
Muhammed`in (sav) "İki sınıf insan vardır. Onlar düzelirlerse bütün toplum
da düzelir, onlar bozulurlarsa bütün toplum bozulur. Bunlar; alimler ve
amirlerdir (yöneticiler)."
Yöneticilerin topluma örnek bir
hayat yaşamaları dileğiyle... Selam ve dua ile... Hayırlı Ramazanlar.