İsmail Heniyye, üzerine ölü
ve zillet toprağı serpilmiş İslam ümmetine şöyle seslendi:
“Öfkelenmeniz İçin Daha Ne
Kadar Kana İhtiyaç Var?”
Evet, o ölü ruhlarınızın
dirilmesi için daha ne kadar şehidin kanının damarlarınıza pompalanması
gerekir? Kaç şehit çocuğun nefesi ile sizlere suni teneffüs yapılmalı?
Ey yaşadığını zanneden, ölüm
korkusu ve dünya sevgisi ile ruhları ve zihinleri tutsak edilmiş yürüyen
ölüler, ayağa kalkıp, İslam Peygamberine yaraşır bir ümmet olmanız için daha ne
bekliyorsunuz? Ruhunuza dört tekbir ve bir fatiha okunmadan, İslam gayreti ve
insanlık onuru ile ayağa kalkın.
Bazen Filistin’deki şehitleri
için gıyabi cenaze namazı kılınmaktadır. Şehitlerin değil, ölülerin cenaze namazı
kılınır. Her Cuma, Gazzeli şehitlerin cenaze namazı değil, üzerlerine ölü
toprağı serpilmiş İslam ümmetinin cenaze namazı kılınmalıdır.
Filistin’de ölen sadece
kadınlar, çocuklar ve diğer masum siviller değildir. Filistin’de ölen
insanlıktır. Filistin’deki direniş de insanlığın direnişidir, var olma
savaşıdır. Bu gün Amerika ve şer cephesi, İşgalci israil üzerinden bir şer
savaşı yürütüyor. Tüm insanlık, yeni bir dünya düzeni için ayağa kalkmalı ve
artık bu saatten sonra dünya siyasetinde yeni bir denge, yeni bir denklem inşa
etmelidir. Bu gün bu vahşete sessiz kalanlar, yarın sıranın kendilerine de
geleceğini bilmelidirler. Özellikle Nil ve Fırat arasında toprakları kalan
bütün ülkeler, “sarı öküz” stratejisinin sinsiliğini görüp, kendilerine sıra gelmeden
güçlerini birleştirmelidir.
Gerek imanî ve itikadî
saiklerle gerekse de siyaset matematiğinin gereği olarak; hiçbir ülke, hiçbir
halk bu soykırıma sessiz kalmamalıdır. Kendileri dışında tüm dünyayı köle;
hatta hayvan olarak gören aşağılık bir zihniyetin cürümlerine sessiz kalmak
harakiri ile eş anlamlıdır. Özgür bir dünya ve insanlık ailesi için artık
siyonizm tehlikesini görmek ve tedbir almak elzemdir.
Gazze’ye düşen her bomba
yüreğimizin ta ortasına düşer. Şehit düşen ve bedenleri paramparça olan her bir
masum çocuk hepimizin evladıdır. Bu gün Gazze’ye düşen bombalar, engel olunmaz
ise yarın diğer İslam ülkelerinin başkentlerine düşecektir. Sırasını bekleyen
kurbanlık koyun olma modundan çıkın ve tehlike daha sizin kapınız çalmadan, bu
şeytani ateşi durdurmak ve söndürmek için her biriniz “bir kova su” dökün.
İşgalci israil’i sel alıp götürsün.
Hayvanlar dünyasında, bazen
yırtıcı bir hayvan, diğer bir hayvana saldırır ve kocaman bir sürü, kendi
arkadaşlarının yenilmesini boş gözlerle seyreder. Hepimiz, o sürünün, yırtıcı
hayvana saldırıp arkadaşlarını kurtarmalarını sabırsızlıkla bekleriz. Ama sürü,
olup biteni boş gözlerle seyreder ve beklenen hamle bir türlü gelmez.
Arkadaşlarının parçalanıp yenilmesini sadece izlemek ile yetinirler. Zaman
aktıkça her defasında sürüde bulunan hayvanlardan her birisinin kaderi aynı
olur; daha evvel arkadaşlarının parçalanmasını seyredenler, vahşi hayvanların
pençeleri altınca can verip birer birer yem olurlar. Oysa cesaret edip tek bir
hamle yapmaları, bir dönüm noktası olur ve hepsinin canı kurtulmuş olur. Sayı
ve güç üstünlüğüne rağmen, irade ve cesaret eksikliği, ömürleri boyunca onlara
kölelik ve nihayetinde de bir vahşinin pençeleri arasında parçalanmayı getirir.
Bu tablo, İslam Ümmeti’nin haline ne kadar da çok benziyor…