Yıllar önce, PKK Örgütünün kurucusu ve lideri olan Abdullah Öcalan’ın Allah inancına, Peygamber Efendimize, İslam Dinine bakışını işleyen bir kitabını okumuştum. Kitabın adı, “Dine Devrimci Bir Bakış” idi. Doz Yayınlarında basılmıştı. Daha sonra bu kitap çeşitli yayınevlerinde defalarca basıldı ve PKK’nin resmi görüşü olarak on binlerce Kürt gencine okutuldu.

Kitap hala piyasada ve yaygın bir şekilde satılmaya devam ediyor. İnternette Pdf’sini de bulabilirsiniz. Yani Öcalan’ın ve PKK’nin bu konudaki görüşleri değişmiş değil…

Ben kitapta geçen Öcalan’ın Allah, Peygamber ve İslam’la ilgili görüşlerini, dini ve ahlaki değerlere bakışını kısaca özetleyeceğim. Öcalan’ın söz konusu kitabında Allah ile görüşleri çok net… Öcalan, Allah inancının hurafe olduğunu, Allah diye bir varlığın olmadığını iddia ediyor. Kitabında, Allah inancının insan aklının ürünü olduğunu söylüyor. Çağlar önce insan aklı gelişmediği için insanların putlara, çoklu tanrılara tapındığını, akıl geliştikçe çok tanrının yerini bir tek tanrıya bıraktığını ve böylece Allah fikrinin doğduğunu söylüyor.

Yine Öcalan, Hazreti Muhammed’in peygamberliğine de inanmıyor. Özet olarak şunları söylüyor: “Muhammed devrimci bir adamdı. Yoksulların, kölelerin hakkını savunuyordu. İlk önce peygamberlik gibi bir düşüncesi yoktu. Zamanla taraftarları artınca peygamber olma düşüncesi zihninde canlanmaya başladı”

Öcalan’ın İslam’a, İslam âlimlerine, Kürt halkının dini ve ahlaki değerlerine, tarihsel öncülerine bakışı da son derece olumsuz ve sorunludur. Öcalan, Peygamber Efendimiz, yüce Kur’an-ı Kerim, İslam, peygamberler, namus gibi Müslüman Kürt halkının kutsalları, değerleri hakkında aşağılayıcı, hakaret dolu ifadeler kullanıyor.

Söz konusu kitabında, “Sanat ve Edebiyatta Kürt Aydınlanması” adlı başka bir kitabında, yine “Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru Özgür İnsan Savunması” adlı başka bir eserinde dini değerler hakkında öyle çirkin ifadeler kullanıyor ki bu adamdan ve önderliğini üstlendiği yapıdan nefret etmemek mümkün değil…

Sözünü ettiğim eserler hala piyasada mevcut ve bazılarının internette pdf’lerine ulaşılabilir. Öcalan, söz konusu eserlerinde ve röportajlarında Allah, Arabistan’ın tasarımıdır diyor. Kur’an’daki kıssaların, mesela Fil olayının, Habil Kabil Kısasının eski destanlardan, eski edebi metinlerden esinlenerek yazıldığını, Âdem ile Havva kıssasının ütopya olduğunu, insan neslinin maymundan geldiğini söylüyor. Namaza tiyatro diyor. Eski putperest Araplardan gelen bir gelenek olduğunu iddia ediyor. Peygamberimizin aslında kadınlara değer vermediğini, Hazreti Hatice Validemizle parası ve zenginliği için evlendiğini, İslam dininin kadınları köleleştirdiğini, kadınları özgürleştirmek için İslam’ın namus anlayışından kurtarmak gerektiğini söylüyor. Kadını tapılması gereken bir tanrıça olarak ilan ediyor. Her türlü ahlaki değerlerden, namus ve iffetten arındırılmış, her türlü cinsel birlikteliği özgürce gerçekleştirebilme hakkına sahip bir kadın…

Öcalan, İslam âlimlerine de savaş açıyor. Müslüman Kürt halkının en değerli öncülerinden olan Üstad Bediüzzaman Hazretlerini gerici bir din adamı olarak ilan ederken sadece Kürtlerin değil Türkiye’deki tüm Müslümanların, vicdan sahibi herkesin gözbebeği olan Şeyh Said Hazretleri için vatan haini, İngiliz ajanı bir adam diyor.

Öcalan, sapkınlıkta o kadar ileri gidiyor ki kendini tanrı ilan ediyor… Sanat ve Edebiyatta Kürt Aydınlanması” isimli kitabının 153. sayfasında şunları söylüyor: “Yukarıda Tanrı olsaydı, beni yine yanlış yola sevk edecekti. Allah da Kürtler için değildir, Kürtleri şaşırtıyor. Kürtlerin Allah`ı da onları yanlış yola sevk ediyor. Bunun için ben kendi kendimin tanrısıyım.”

“Özgür Yaşamla Diyaloglar” isimli kitabının 257. sayfasında ise şöyle anlatıyor: “Lise dönemlerinde büyük felsefik bunalımı yaşadım. Tanrı ile savaş verdim, bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı Tanrı oldum.”

Müslüman Kürt halkı artık uyanmalı… Silah Bırakma Bildirisinde Marksist, Leninist bir hareket olduğunu ilan etmekten çekinmeyen, kırk yıl boyunca on binlerce Kürt gencinin kanını heder ettikten sonra bizim Kürt, Kürdistan diye bir davamız yok diyebilen, Suriye’de ve daha bir çok yerde Amerika ve İsrail bayrağı altında Kürt gençlerini emperyalistlerin çıkarları için savaştıran, Kemalistlerin seksen yılda başaramadığını başarıp Kürt gençliğini dinden uzaklaştırıp uyuşturucu, fuhuş ve çıplaklık bataklığı içinde yok oluşa sürükleyen bu yapının ve türevlerinin peşinden daha ne kadar koşacağız. Daha ne kadar onlara ümit bağlayacağız?

Eşcinsellerin haklarını, Öcalan’ın özgürlüğünü Kürt halkının hak ve adalet taleplerinden, insanca yaşama arzularından çok daha fazla önemseyen bu yapı ve türevlerinin bize vereceği tek şey dinden uzaklaşma, ahlaki çöküntü, ailenin yok olması, tüm insani ve ahlaki değerleri yitirmek olacaktır.