Bunca yıldır “Peygamberler Tarihi” okuyorum, anladığımı
zannediyordum; fark ettim ki yeni yeni anlıyorum.
Rahmetli Asım Köksal’ın tek veya iki ciltlik eserinden tutun
da İbn-i Kesir’e ve günümüz yazarlarına dek, birçok eser okumamıza rağmen meğer
anlamamışım.
Bu kanıya varmamın sebebi gerek dünyada gerek toplumumuzda
gittikçe artan ifsadî yani insanları doğru yoldan çıkarmaya yönelik
girişimlerin gittikçe artmasıdır.
Son dönemde insanlar kötülüğe ve kötülüğe çağırıcı işlere
aşırı meyletmeye yönelerek bunu bir hak ve özgürlük olarak görüyorlar.
Ateşte yani cehennemde yanma özgürlüğünü kullanmak istiyor
birileri ve bunu özgürlük olarak algılıyorlar.
Çıplaklığı, günahı ve günaha davet edici etmenleri özgürlük
olarak algılıyorlar.
Sokaklarda ve insanların toplu olduğu yerlerde hayvanlar
gibi ilişkide bulunmayı özgürlük olarak algılıyor.
“Onur”suzluk yapıp üçüncü cinsiyetin varlığını yani insanı,
kadınsız ve erkeksiz vasfa indirgemeyi özgürlük olarak algılıyorlar.
Son dönemlerde özellikle okullarda başlayan ve belediyeler
bünyesinde devam ettirilen festivallerle her türlü ahlaksızlığı özgürlük olarak
algılıyorlar.
Gençleri değerlerimize ve toplumsal örfe aykırı tutum ve
davranışlara sürüklemeye sebep olacak her türlü girişimi özgürlük olarak
algılıyorlar.
Dine ve dindara hatta kültürel adet ve geleneğe karşı
olabildiğince öfke ve şımarıklık içinde öyle ki Kur’an’ı futbol topu gibi
tekmelemeyi normal, tepkileri tevil, hakareti özgürlük olarak algılıyorlar.
Son günlerde basında önümüze düşen ve toplumumuzda icra
edilen birkaç örnek sıraladık.
Bu gidişatın önceki toplumların yoldan çıkma nedenleri
olduğunu “Peygamberler Tarihi”nde okuyor ve öğreniyorduk.
Her kavim kendinden önceki toplumun helak nedenini biliyor
ve bundan sakınması gerektiğini idrak ediyordu.
Yine bu ifsattan kendini alıkoymayıp işlemeye engel olamayan
bu gidişat, aklıma geldikçe galiba toplum olarak aynı yolun yolcusu olduğumuz
gerçeğini daha bilinçle kavrıyorum.
Bizden önceki toplumlar birçok ifsat ve ahlaksızlık yaşayıp
çeşitli salgınlara(hastalıklara), müptela olduklarında düşünmedik….
Çeşitli depremler, doğa olayları, seller, kasırgalar, yazda
kışı kışta yazı yaşamalar, normalin üstünde olaylara şahit olmaların hepsine
teviller getirip bilimsel kılıflar uydurduk.
Kalp gözünü kapatıp yaşanan musibetlere dünya gözüyle
yaklaştık.
Anlamak istemediğimiz birçok şeyi aslında çok iyi anlıyoruz;
lakin anlamak istemiyoruz.
Doğrulardan ve değerlerden uzak durmanın, dinden ve dini
motiflerden ayrı kalmanın vicdanımızı nasıl kanattığının acısı içinde inleyip
duruyoruz.
Saygı ve sevgiyi İslamî kisvede değil, insani kisvede dahi
göstermek istemiyoruz.
Tüm bunları düşününce “Peygamberler Tarihi”ni tekrar okumak,
geçmiş toplumların yaşadıklarını tekrar tefekkür etmek geliyor içimden.
Neden helak oldular, neden yoldan çıktılar, neden
peygamberlerini dinlemediler, neden bazıları ısrarla azap istediler, neden
salgınlardan ders almadılar, neden, neden, neden…