İki yıla yakındır Müslüman kitleler ve dünyanın özgür insanları olarak meydanları dolduruyoruz; her gün gözlerimizin önünde diri diri yakılan kadın ve çocukların acısını ta yüreklerimizde hissederek, gözyaşları içinde soykırımı telin ediyoruz. Lanetliyoruz… Siyonist canavarlara karşı içimiz kin ve nefret dolu… Ama çaresiziz, ellerimiz kollarımız bağlı… Sadece bağırıyor, çağırıyor, lanetler yağdırıyoruz… Kardeşlerimize yardım ellerimizi uzatma imkanından yoksunuz…

Çünkü yöneticilerimiz bizim gibi düşünmüyorlar, bizimle aynı duyguları, aynı acıyı, aynı nefreti paylaşmıyorlar. Harekete geçmeleri için yaptığımız çağrılar, yalvarışlarımız, gözyaşlarımız, feryatlarımız onları etkilemiyor. Umursamıyorlar bizi… Haykırışlarımız sağır duvarlara çarpıyor. Yöneticilerimiz bizden değiller, bizimle değiller…

Bizdenmiş gibi görünüyorlar, bizimle aynı duyguları paylaştıklarını iddia ediyorlar, sert söylemlerle düşmanlarımızı lanetliyorlar. Sanki yöneticiler onlar değilmiş, işin başında onlar yokmuş, ordulara sahip değilmişler, birer STK’ymışlar gibi davranıyorlar. Bizleri aldatıyorlar. Gazımızı almaya çalışıyorlar.

Ama yaşananlar, pratikler, uygulamalar, istatistikler, anlaşmalar, yöneticilerimizin bırakın düşmanlarımıza karşı harekete geçmeyi, onlarla iş birliği içinde oldukları, cinayet ve katliamlarında onlara katkı sundukları acı gerçeğiyle karşı karşıya getiriyor bizi…

Biz Müslüman aydınlar, âlimler, yazarlar, hatipler, kanaat önderleri, siyasetçiler ve seslerini kitlelere ulaştırma imkanına sahip diğerleri bu hakikatleri insanlarımıza, halkımıza anlatmak zorundayız. Onları uyarmak, aydınlatmak zorundayız. Evet, bu gerçekleri anlatmak bedel ister, belki bazıları için daha büyük bir bedel ve kayba yol açar. Ama gerçekleri anlatmazsak yarın Ahiret gününde halklarının seslerine kulak vermeyip iktidarları uğruna Siyonist düşmanla iş birliği yapan yöneticilerimizle aynı kaderi paylaşmak durumunda kalacağız. Rabbimizin gazabından hiçbir güç bizi kurtaramayacak. Hiçbir bahane bizi temize çıkaramayacak.

En büyük sorunumuz, Siyonist ve emperyalist düşmanın bize, İslam ümmetine karşı bu kadar rahat bir şeklide katliamlara girişmesine sebep bizden olmayan yöneticilerimizin varlığıdır. Çünkü onların sahip oldukları ordular bizi değil, düşmanlarımızın çıkarlarını korumaktalar.

Görüyorsunuz işte, Müslümanların parasıyla soykırımın işlendiğini görüyorsunuz… Arabistan topraklarında, Körfez bölgesinde, Müslümanların kutsal beldelerinde, Müslümanların en zengin ve bereketli coğrafyaları üzerinde adları Suudi olan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar olan hain, uşak, düşmana hizmetkar rejimler kurulmuştur. Amerika’ya ve Siyonist rejime bağlı bu hain iktidarlar ümmetin trilyonlarını çeşitli anlaşma ve bahanelerle düşmana peşkeş çekiyor, akıtıyorlar. Amerika ve Siyonistler ise ümmetin paralarıyla Gazze’de, Filistin’de ve birçok coğrafyada ümmetin çocuk ve kadınlarına, mazlum insanlarına kan kusturuyor, onları diri diri yakıyorlar.

Diğer İslam coğrafyalarında kurulan rejimlerin de bu rejimlerden çok farkları yok. Halkı Müslüman olan birçok ülke yönetimi, Siyonistlerin vahşi katliamlarına rağmen bu canavar, haydut, işgalci, terörist rejimle iş birliği yapmaktan, karşılıklı ticaretini sürdürmekten, siyasi ve ekonomik destek vermekten vazgeçmiyor.

Ne yazık ki Türkiye de bu ülkelerden biri… Türkiye’de halkın bunca çağrı ve feryadına rağmen iktidar söylem ve algıların dışında hiçbir şey yapmıyor. Dünyaca meşhur El Cezire kanalının yayınladığı istatistiklere göre Türkiye, Siyonist rejimle ticarette 5. Sırada. Yani dünyada Siyonistlerle en çok ticaret yapan 5 ülkeden biri… Soykırımcı, vahşi, terörist israil sözde ordusuna yakıt, petrol, demir gönderen gemiler Türkiye limanlarını kullanıyor. Türkiye’deki NATO üsleri Siyonist katillerin hizmetinde… Siyonistlere askeri ve siyasi her türlü hizmeti sunuyor bu fitne yuvaları. Yine Siyonistlerle her türlü diplomatik ilişki sürüyor. Elçilikler, konsolosluklar hiçbir şey yokmuş gibi açık ve tıkır tıkır işlerini sürdürüyor.