Medeniyetleri
ayakta tutan ana unsur onların kök bağlarıdır. Bu köklerin sağlam olması ve
halkın bu köklere bağlı olması bir medeniyetin çimentosudur. Bu köklerin birçok
damarı olmasıyla birlikte medeniyetlerin ana damarı din ve inanç olgusudur.
Zaten medeniyet olarak tasvir edilen en etkin olgu din mefhumudur. Hatta
insanların sahip olduğu en geniş kültürel kimlik, dindeki yaşam biçimidir
diyebiliriz.
Bu
yönüyle batıya baktığımızda kendi medeniyetinin dışındaki kültürel dinamizmi
kendisi için bir tehdit olarak algıladığı biliniyor. Bu bağlamda dünya
coğrafi yapısının en hassas bölgelerini ve en hassas kuşağını elinde tutan
İslam dünyasının medeniyetine savaş açmıştır. Özellikle sanayileşmeyle birlikte
batı toplumu ekonomik ve sosyal anlamda diğer medeniyetlerden üstün olduğunu
düşünmüştür. Giderek zenginleşen ve büyük bir teknolojik kazanımla güç
sarhoşluğu yaşayan Batı, bütün dünyayı, özelde Müslüman âlemi kendine
benzetmeye çalışmıştır. Ciddi manada da bunu başardığını inkâr edemeyiz. Belki
bu durum bugünkü en büyük tehlikemiz olarak ortada duruyor. Haçlı
saldırılarıyla işgal ettikleri topraklarda medeniyet değişiminde başarılı
olmayan Batı, “kendine benzetme” tuzağıyla ciddi bir mesafe kat
etmiştir.
Şu
bir gerçek ki köklü medeniyetimizi zayıflatmak veya yok etmek isteyenler şu üç
şeyi yıkmak istemişler:
Aileyi
yıkmak.
Eğitimi
yıkmak.
Örnek
şahsiyetleri değersizleştirmek.
Aileyi
yıkmak için; Anneye farklı bir rol biçmek ve onu farklı rasatlara
çekmektir. Öyle bir noktaya gelmeli ki ev hanımı olmaktan utansın.
Eğitimi
yıkmak için; Nitelikli öğretmenlerden yoksun bırakmak ve onları manevi
değerlerden koparmaktır. Öyle ki öğrencileri bile ona saygı göstermesin…
Nitelikli öğretmenlerinde sistemin olumsuz dayatmaları karşısında elini kolunu
bağlamakla olur.
Örnek
şahsiyetleri gözden düşürmek içinde; Fikir adamlarını, âlimleri
itibarsızlaştırmak ve değersizleştirmektir. Öyle ki hiç kimse sözlerine itibar
etmesin.
Aslında
bugün kendi memleketimiz için en çok korktuğumuz noktalardır bu üç tehlike.
Sistemin işlenen çarkları bu üç temel kolanları hedefe koymuştur. Mimsiz
medeniyetten beslenenler, batının bu tuzağına düşmüş ve İslam
medeniyetinin sağlamlaştırdığı üç kolona saldırmaktalar. “Kadın hakları” adı
altında aile mefhumuna saldırılar devam ediyor. Aileyi yıkmak ve kadını ev
hanımından çıkartmak için her türlü argümanı kullanıyorlar… Zaman zaman
gördüğümüz eğitimin ilk basamağı olan ilkokullarda 10 Kasım gibi kutlamalarda
putlara secde ettirilen minik öğrencilerin gelecek dünyalarını karartıyorlar.
Bununla eğitimde öğretmen olacak nesiller ifsat ediliyor… Ve her zaman
manevi değerlerin temsilcileri olan âlimlere yapılan saldırılar sistemin ahlakı
haline gelmiştir. Ve bugün hala devam ediyor… Bu yönüyle medeniyet köklerimize
dinamit yerleştirilmiştir.
Sonuç
olarak; mimsiz medeniyetin köklerimize saldırılarına karşı dinamik olmak ve
manevi değerlerimizi muhafaza etmek hepimizin görevidir. Özellikle
saldırdıkları aile kurumu, eğitim kurumu ve âlimlerimize yapılan
saldırılara karşı bu kökleri muhafaza etmeliyiz. Köklerimizin korunması
ve medeniyetimizin diri kalması için de referansını İslam’dan alan bir sisteme
ihtiyaç vardır.