Hiç kuşkusuz Paris’te Olimpiyat oyunları açılışında ahlaksızca sergilenen seremoni ve Tahran’da Şehit İsmail Heniyye’ye düzenlenen suikast aynı ellerden çıkmıştır.

Hangi ellerden mi?

Rabbimizin yüce vahyinde tasvir ettiği ve sevmediği, bozguncuların ellerinden.

“İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez.” (Bakara, 205)

Küresel şer güçlerin, insanlık düşmanlarının, ifsat çetelerinin yani..

Dört koldan insanlık ve insanlığın kutsal saydığı tüm değerlere savaş açmış durumdalar.

Her türlü silahı ve yolu kullanmaktan da asla imtina etmiyorlar..

Onlardan yana insanlığın üzerine belaların, musibetlerin ve imtihanların yağmur gibi yağdığı bir zamandayız..

Öyle görünüyor ki, bu yağmur daha şiddetli fırtınalara dönecektir.

Gerçi bu bakış açısına sahip insanların görüşlerine komplo teorisi diyerek, gülüp geçen ve başlarını deve kuşu gibi kumlara gömenler mutlaka olacaktır.

Ancak bu yaşadıklarımız, bundan sonraki yaşayacaklarımızın sadece fragmanı hükmündedir.

Zira bundan sadece beş on yıl önce gülüp geçtiğimiz, olmasına bile ihtimal vermediğimiz pek çok şeyin yaşanmışlığına, gözlerimizi ova ova, dizlerimizi döve döve esefle şahit olduk...

 Tüm bunlar bir yana, asıl önemli olan; Allah’a ve ahiret gününe iman edenler olarak bizler bu savaşa karşı ne yapacağız?

 Elbette bizlere düşen, ahdine sadık kalan ve bu sadakatle yaşayan sadıklar gibi mümince yaşayıp, bu imtihanlar çağında son nefesine kadar, sonu şehadet olsa bile mümince bir duruş sergilemektir.

Sadece mücadelesiyle değil, edebi, ahlâkı, zikri, şükrü, teslimiyeti, tevekkülü ve ibadetiyle kâmil bir duruş sergileyen İsmail Heniyye misali..

“Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” (Ahzap, 23)

 Hazır yeri gelmişken, köşemize sığdığı kadarıyla,  Kur’an’da geçen müminlerin özelliklerinden bir kısmını da zikredelim.

Onlardan olabilmek umudu ve duasıyla..

“Allah'a asla şirk koşmazlar.” (Furkan-68)

“Hakkı bile bile gizlemezler.” (Bakara-44)

“Namazlarını huşu içinde ve doğru olarak kılarlar.” (Mü’minun 2,9)

“Anne ve babalarına “öf” bile demezler.” (İsra-23)

“Mallarıyla ve canlarıyla cehd ederler/çabalarlar.” (Tevbe-5)

“Asla zanda bulunmazlar.” (Casiye -24)

“Cahillerle asla tartışmazlar.” (Furkan-63)

“Kınayıcının kınamasından korkmazlar.” (Maide-54)

“Asla yalan söylemezler.” (Mü’minun-8)

“Emanetlerine ihanet etmezler.” (Bakara-177)

“Söz verdiklerinde sözlerinde dururlar.” (Bakara-177)

“Kafirlere karşı sert, birbirlerine karşı merhametlidir.” (Fetih-29)

“Kızdıkları zaman öfkelerini yenerler.” (Âl-i İmran -133)

“Allah’ın ayetlerini az bir pahaya satmazlar.” (Âl-i İmran -199)

 “Zinaya asla yaklaşmazlar.” (Mü’minun -5)

“Yeryüzünde alçak gönüllü olarak/ vakarla yürürler.” (Furkan-63)

“Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yaparlar.” (En’am-52)

“Zorda, darda ve savaş anlarında sabrederler.” (Bakara-177)

“İnsanlara iyiyi emreder, kötülükten de alıkoyarlar.” (Enfal-71)

“Yapacakları işlerde kendi aralarında danışırlar.” (Şûra-38)

“Yalnızca Allah'a güvenirler. Ondan başka kimseden korkmazlar.” (Bakara-249)

“Her şeyin Allah'tan olduğunu bilirler. Telaşa kapılmaz, serinkanlı ve tevekküllü davranırlar.” (Tevbe-51)

“Asıl hedefleri ahireti kazanmaktır. Ancak dünya nimetlerinden de faydalanır, dünyayı yaşanabilir hale getirmek için çalışırlar.” (Nisa-74)

“Sadece Allah'ı ve müminleri dost ve sırdaş edinirler.” (Mâide-55,56)

“Şeytanı ve yandaşlarını düşman edinmişlerdir.” (Fâtır-6)

“Zenginlik ve mevkiden etkilenmezler.” (Hac-41)

“Müminlerin arkasından konuşmaz, kusurlarını araştırmazlar.” (Hucurat-12)

“Birbirlerini ötekileştirmez, aşağılamaz, karalamaz, kötü isimlerle çağırmazlar.” (Hucurat-11)

“Onlar birbirlerine selam verir, esenlik dilerler.” (Nisa-86)

“Onlar sözü dinler en güzel söze uyarlar.” (Zümer-18)