“İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne 7 Ekim 2023’ten bu yana düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 40 bin 265’e yükseldi.

 İsrail ordusunun son 24 saatte Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerinde “4 katliam” gerçekleştirdiği, bu saldırılarda 42 Filistinlinin daha hayatını kaybettiği, 163 Filistinlinin de yaralandığı belirtildi.”

Filistin ve Gazze’ye dair, ajanslara düşen en son haberlerden...

7 Ekim’den bu yana kim bilir kaç kez izledik, dinledik, okuduk buna benzer haberleri...

Ve elbette öylesi vardı ki, kelimelerin kifayetsiz kalacağı türdendi.

O günden bu yana daha da katmerlendi bu zulüm.

Parçalanan kadın ve çocuk cesetleri, esirlere dair son zulümler ve bu görüntülere dair bilgiler, bir yumru gibi oturdu sinelerimize...

Ama çok dirayetliyiz (!) çabucak toparlanıyoruz, devam ediyoruz hayatlarımıza kaldığımız yerden. Hem de tüm hırsımızla...

Elbette bunalım takılmak, depresyona girmek, ye’se düşmek doğru değil..

Fakat kabul edelim beyefendiler, hanımefendiler...

Kanıksadık, kanıksıyoruz...

 Gördüğümüz her zulüm ve acı kareden kimimiz bir kaç saniye sonra, kimimiz bir kaç saat sonra, en insaflı olanımız bir gün sonra kopuveriyor, devam ediyor hayatına, armudun sapı, üzümün çöpü evhamları ve ‘ateş düştüğü yeri yakarmış’ sözünü haklı çıkaracak vurdumduymazlığıyla...

Tıpkı şairin tasvir ettiği gibi...

“Çocuksu kaygılarımızla

Ortasında otağ kurduk iğreti dünyanın

Yalnız kara bir habere ağlıyor olduk, yapmacık...”

 Elbette insani olarak bu durum tam bir fecaat...

Nitekim insanlık vasfını yitirmemiş, vicdan sahibi insanlar bile hakikatleri ve bitimsiz zulümleri, acıları barındıran bu görüntüleri izlerken dizlerini döve döve ağlıyor...

Ama iman edenler olarak, bu kardeşlerimize karşı ayrı bir sorumluluğumuz daha var!

Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.” (Müslim Birr, Buhârî, Edeb)

Bu Nebevi öğüdü Gazze başta olmak üzere her konuda pratiğe geçirmek, hayatlarımızda kardeşlik ve ümmet bilinci eksenli yapacağımız bir inkılap olacaktır.

Diğer türlü; tabiri caizse, ümmetin bedeni leş kargalarının, aç kurtların, vahşi hayvanların saldırısı altındayken, kişisel meselelere takılıp, hayatlarımızın merkezine de bu minvalde konuları almak, boş beleş işlere takılmak, tırnağımızın arasındaki toza odaklanıp, ahu vah etmek gibidir.

Bu hem ayıp hem günahtır!

Hislerimize tercüman olacak bu dizelerle yazımıza son verelim...

“Nalîna müslümana tê

Dengê jaru esîra tê

Îro ji çar terefê ‘alem

Emê çi bikin ji heyatê”