Nazivari yöntemlerle Gazze’de katliamlarını sürdüren işgal çetesine karşı sesini yükselten, sonuç getirecek girişimlerde bulunan, ateşkesin sağlanması için adımlar atan devletler yok gibi. Herkes başka birilerinden harekete geçmesini bekliyor sanki. Adeta “Bizim mutlak anlamda yapabileceğimiz bir şey yok, biz ancak soykırımı tel’in ederiz, katliamcıları lanetleriz.” dercesine hareket ediliyor.

İslam ülkelerinin tek çatı altında toplandığı tek kuruluş sıfatına sahip olan İslam İşbirliği Teşkilatına mensup 57 İslam ülkesinden umut kesilmiş durumda. Çoğu İslam ülkesi sanki Gazze’de soykırım yaşanmıyor gibi bir duruş sergiliyor. Böyle mi olmalıydı acaba? İslam kardeşliği, iman kardeşliği bu şekilde mi olur?

Tüm dünyanın gözleri önünde Filistinli Müslümanlar kıyımdan geçirilirken, tonluk bombalarla evleri başlarına yıkılırken, hunharca öldürülen masumların cansız bedenlerine azgın Yahudiler tarafından ahlaksızca ve aşağılıkça işkence edilirken; anne karnındaki ceninler, beşikteki emzikli bebekler, hamile kadınlar, hasta ve yaşlı insanlar acımasızca katledilirken İslam ülkelerinin yöneticileri bu şekilde mi davranmalıydı?

Devletlerin hangi âlî çıkarı Gazze’de akan çocukların kanlarından daha değerlidir? Hangi ticaret, hangi anlaşma, hangi teamül, hangi uluslararası ilişki bedeni ve beyni paramparça olmuş masum bir Gazzeli çocuğun kanından daha kıymetlidir?

İslam kardeşliği nerede, samimiyet nerede? Elinde imkân olan, elinde güç olan yöneticiler neden sessiz kalır, neden suskun kalır bu yeri ve göğü inleten alçak soykırıma! Yöneticiler, suskun kalmalarının büyük bir mesuliyet, hatta büyük bir vebal olduğunun farkında değiller mi?

Kanayan yaramız Gazze zor durumda, dinmeyen yürek sızımız Gazze’de şartlar gittikçe ağırlaşmakta. Elleri öpülesi kahraman bir topluluk kıt imkânlar ve çok zor şartlar altında azgın siyonistlere karşı direnmeye, ümmetin namusunu ve İslam’ın kalesini savunmaya devam etmekte. 

Ümmetin namusunu savunan ve İslam’ın kalesinin düşmemesi için büyük bedeller ödeyerek efsanevi kahramanlıklar sergileyen Gazzeli mücahitlere sahip çıkılması için bugün İslam ülkeleri tarafından tüm imkânların seferber edilmesi ve tüm şartların zorlanması gerekmez miydi?

İslam ülkeleri, Gazze’de ümmetin namusu için cihad eden mücahitleri ne zaman gerçek anlamda sahiplenecek! Onlara ne zaman yardım edecek! Yapılacak bir şey varsa bugün yapılmalı, söylenecek söz başka zamana bırakılmamalıdır. Çünkü atılması gereken adımlara bugün ihtiyaç var. Yarın atılacak adımların, söylenecek sözlerin hiçbir anlamı ve etkisi olmaz!

Evet, Gazze İslam ümmeti için bir kale mesabesindedir, Gazze artık bir sembol olmuştur ümmet-i Muhammed için. Gazze bir mektep olmuş, bir direniş merkezi haline gelmiştir. Gazze’de kahraman mücahitler tarafından ortaya konulan emsalsiz direniş ve cihad, tarih boyunca unutulmayacak ve ümmetin fertlerine örnek olarak anlatılacaktır.

Gazze düşerse ümmet büyük bir yara alacaktır. Gazze düşerse direniş eksenini oluşturan Müslümanlar darda kalacaktır. Gazze düşerse, İslam coğrafyası olarak adlandırdığımız Ortadoğu’da siyonist ve emperyalist haydutlar istedikleri gibi at koşturup hesaplarına gelen plan ve projeleri uygulayacaktır. Bu açıdan Gazze düşmemeli, ne olursa olsun ayakta kalmaya devam etmelidir. Çünkü Gazze İslam ümmetinin vahdet kapısıdır, İttihadı İslam’a giden yol Gazze’den geçmektedir.

 

Gazze özgürlüğüne kavuşursa, insani değerlerden nasiplenmemiş haydut işgalcilerden temizlenirse İslam ümmetinin geleceğinin planlandığı merkez olacaktır. Bugünkü şartlar düşünüldüğünde bunun kolay olmayacağı tahmin edilmektedir ancak kahraman mücahitlerin bugüne değin sergiledikleri ve sergilemeye devam ettikleri samimiyet, rıza-i ilahiyi merkeze alarak ortaya koydukları pak ve temiz cihad neticesinde bunun gerçekleşmesi mümkün hale gelecektir. Cenabı Allah o günleri pek yakında hepimize görmeyi nasip etsin.