Abdullah
ibni Ömer(rh)’dan nakledilen ve Buhari’nin Sahihindeki Hadis-i Şerif’te
Peygamber Efendimiz(sav), “Düşman yurduna (yazılı haldeki) Kur’an ile
gidilmesini yasaklamıştır.” Müslim’de yer alan Hadis-i Şerifte ise bunun
sebebi şöyle yer almıştır: “Çünkü onların Kur’an’a ilişmesinden emin
olmam”.
Bu
Hadisin şerhinde İmam Ebû Hanîfe ve Buhârî gibi âlimler, sadece hakaret
endişesi olmayan küfür memleketlerine mushaf olarak Kur'an'ın
götürülebileceğini söylerken İmam Mâlik ve bir grup Şâfii âlim ise o tür
yerlere Kur'an götürmenin mutlak olarak yasak olduğunu belirtirler.
Aslında
bu Hadis-i Şerif, kafir beldelerdeki azgınların her zaman buna yeltenme
potansiyeline işaret ederken ince bir mana ile onların Kur’an yakma sebebinin
müminlerin onların yurtlarına gitmeleri olduğunu da söylemiş oluyor. Haliyle
İslam düşmanı coğrafyalara zaten cihad ve tebliğ için bir şekilde gitmek
durumunda olan müminin orada güçlenirken, Kur’an-ı Kerim’i kollamasına da
böylece vurgu yapılıyor.
Kur’an’ın
Allah azze ve celle tarafından mutlak koruma altında bulunması ile hürmetinin
korunması arasındaki fark, müminlerdeki iman derecesini de gösterir. Üstelik bu
ayrım, Kâbe, Mescid-i Aksa, Ezan, Ümmet, Sünnet, Cami gibi tüm şiarlar için
geçerlidir.
Allah
(cc) kitabını sadırlarda muhafaza buyurduğu gibi elbette satırlarda da her
türlü saldırı ve hakaretten korumaya kadirdir. Fakat kulun imanında öyle
dereceler vardır ki, onların iddiasının ispatı için, sadece nefsin heva ve
hevesine direnmek yeterli olmaz. Bilumum İslam düşmanlarının karşısına
dikilmeyi de gerektirir.
Gelelim
tekrar şu uğursuzlara:
William
Ewart Gladstone (1809–1898), İngilizin eski sömürge bakanı ve başbakanlık
yapmış bir liberal siyasetçi. O şöyle demiştir:
"So
long as there is this book there will be no peace in the world."
Yani
"Bu kitap(Kur’an) olduğu sürece dünyada barış olmayacak."
Uzun
süredir, gelecekteki varlıklarını tehdit eden gücü önceden tespit etmedeki
başarıları, sürekli kaygılarını besliyor, artan kaygıları ise fiziki
saldırganlıklarını çeşitlendiriyor, genişletiyor ve böylece mesela
“medeniyetler çatışması” tezinin “İslamcı” düşmanlığı şeklinde kodlanan soft
power pratiğini bizzat “İslam” düşmanlığı şeklinde açık hale getiren hard
power’a dönüştürüyor.
Yine
Gladstone veya ondan önceki Yahudi asıllı muhafazakar başbakan Benjamin
Disraeli (1804-1881)’ye atfedilen: “Kur’an yeryüzünden kaldırılmalı,
Müslümanların elinden alınmalı ve Avrupa Müslümanlardan temizlenmeli” lafı da
bugün tüm Avrupa’da güçlenen aşırı sağcı muhafazakarların mottosu olarak daha
fazla tabana yayılıyor.
Yine
Osmanlı’dan sonra laik cumhuriyetin banilerinin söz ve tutumları da
yukarıdakilerden farklı değildi.
Kur’an’ın,
ibadetin ve özellikle namazın dilini değiştirme gayretinin, Arapça yazılı
tabelalara ilişen ırkçı nefretle bugün hala bu ülkede birileri tarafından diri
tutulmaya çalışılması da Arapça yazılı Kur’an’ı yakma girişimlerinden çok uzak
şeyler değildir.
Unuttukları
bir şey var. Müslümanlar, doğuda Asya içlerine Hindistan’a, batıda Afrika’nın
Mağribine, Endülüs’e ulaşıp binlerce kilometrekarelik alanı fethettikleri o ilk
dönemde, neredeyse hiçbir yerde yazılı bir mushaf yoktu. Evet, Hz. Osman
döneminde tek nüsha halinde toplanmış olan Kur’an mushafı birkaç nüsha
çoğaltılıp belli merkezlere gönderildi. Ancak o dönemde Mısır, Şam, Irak, İran,
Kuzey Afrika, Yemen, Arap Yarımadası gibi devasa bölgelerde Kur’an zaten
hükmediyordu.
Ey
ikide bir kameralar karşısında mushafa ilişerek Müslümanların kutsal algısını
zayıflatmayı hesap eden alçaklar! Siz bununla ancak içimizdeki Kur’an aşkının
közünü biraz daha tutuşturursunuz. Siz bu tür şeytanlıklarınızla kendi
ateşinizi tutuşturursunuz.
Ey
tüm dünyayı uçkurlarının çukuruna atmaya çalışırken Kur’an’ı aşamayanlar!
Sizi,
bir harfini bile tahrif edemediğiniz, bir kelimesini bile yerinden
oynatamadığınız, bir ayetinin bile benzerini getirmeye gücünüzün yetmeyeceği o
Kur’an-ı azimüşşanın verdiği en kesin, en şüphesiz haberle müjdeliyoruz:
“Siz
mutlaka yenilecek ve cehenneme sürüleceksiniz.” (Al-i İmran 12)
Azgınlıklarınız
eliyle.
Azdırdıklarınız
eliyle.
Azımsadıklarınız
ve horladıklarınız eliyle.
Hesap
ola..