Hz.
Süleyman’a çok yalvarıp da hayvanların dilini öğrenen kişinin hikâyesini
bilirsiniz. Sürekli aç kaldığından dert yanan köpeğe, horoz şöyle der: “Merak
etme yarın sahibimizin ineği ölecek, sana yiyecek çok şey çıkar.” Bunu duyan
adam, hayvanların dilini öğrendiğine çok sevinir hemen ineği satar. Köpek yine
dert yanınca, horoz: “merak etme, yarın at ölecek, doyarsın” der. Adam hemen
atı da satar. Horoz, “bu işte bir tuhaflık var, ama üzülme yarın sahibimiz ölecek,
yemek filan verirler, doyarsın” der.
Sürekli
birilerinin telefonlarını, mesajlarını korsan bir şekilde dinleyip her şeyi
illa da bilmek için can atanların canını sıkan metafordur bu.
Sanırım
darbeden bir yıl sonraydı. Almanya’da bir arkadaşın evinde oturuyorduk. 15
Temmuz’dan laf açıldı. Ev sahibi dedi ki: komşumla darbeden beş altı ay önce
konuşurken memlekete ne zaman gideceğimi sordu. Ben de Temmuz’un ortalarında
dedim. Fetöcü komşum; “bence o tarihlerde gitme, çünkü o günlerde darbe olacak”
dedi. Ben şaşırınca, o da “valla öyle bir dedikodu var” diye geçiştirdi.
Bu
anekdot, darbeden birkaç ay sonra Merhum Mehmet Yavuz ile şu diyaloğumuzu
hatırlattı.
Aslında
ihale NATO’cu diye bilinen subaylara verilmişti. Darbeyi onlar yapacaklardı.
Fetö’cüler ise olayı bütün detaylarıyla çok önceden biliyorlardı. Ve kendileri
aktif olarak bu girişimin içinde yer almayacaklar ancak, kenardan başarılı
olmaları için çalışacaklardı.
Nasıl
yani, Fetö’cüler planı hem çok önceden bilecekler hem de başarılı olmasını
dışarıdan seyredecekler, bundan ne çıkarları olacak? Kendileri zaten sayın
Erdoğan’ın hedefindeler. Onların da en başından darbecilerle birlikte işin
içinde olmaları aradaki husumet açısından doğal değil mi?
İyi
de Fetö’nün kodlarına bakıldığı zaman hedeflerine ulaşırken asla başrolde
oynamazlar, başrolü kullanırlar.
Peki
NATO’cu ekip darbeyi yaptığı zaman, hesap neydi?
Adamlar,
her darbecinin yapacağı gibi Erdoğan ve diğer belirledikleri isimleri
tutuklayacaklardı.
Tam
da Fetö’cülerin istediği şey zaten.
Hayır
tam öyle değil.
Nasıl?
Fetö’nün
tuzağı tam da burada devreye girecekti.
Ne
tuzağı, valla kurtlar vadisi gibi konuşuyorsun. Kime tuzakları?
Fetö’cülerin
toplumda karizması çok kötü çizildi. İmajları bozuldu. Toplumda kendileri
hakkında; sınav sorularını çalanlar, paralel devlet kuranlar, dış
bağlantılılar, aşırı şaibeliler diye yaygın bir menfi kanaat oluştu. Üstüne bir
de darbe yapmaları demek, bu kötü gerçeğin tam da ispatlanması olurdu. Hem az
önce dediğim gibi onlar işlerini sürekli birilerinin sırtından yaparlardı. O
yüzden NATO’cu ekibin, Erdoğan’ı tutuklamasını ve AK Partiyi yasaklamasını
fırsat olarak kullanacaklardı. Yani halkta darbe yönetimine karşı protestoları
körükleyecekler, olayların kontrol edilemez bir aşamaya gelmesini sağlayıp,
dört ay sonra bu defa kendileri darbecilere darbe yapacaklardı. Ve başta
Erdoğan olmak üzere, içerdekileri serbest bırakacaklar böylece toplumda
“kurtarıcı” rolüyle hem kahraman ilan edilecekler hem de haklarındaki olumsuz
havayı temizlemiş olacaklardı.
Güzel
hikaye. Peki hangisi gerçek, anlattığın mı yoksa bizzat memleketin yaşadığı mı?
İyi
de bunu ben uydurmadım ki, kulis bilgisi.
Öyle
ise niye plan farklı işledi. Adamlar bildiğin darbenin içindeydiler.
“Göklerden
gelen bir karar vardır.” Bir şeyler ters gidip de gece sabaha karşı başlayacak
ihtilal, akşam saatlerine çekilince sosyal medyanın da marifetiyle halk
darbecilere karşı sokağa çıktı. Üstelik henüz Erdoğan, milleti meydanlara
çağırmadan, kalabalıklar tankların önüne çıkmıştı bile.
Erdoğan’ın
da direnme çağrısıyla artık NATO’cu ekibin tek başına bu işi halletmelerinin
imkansız olduğunu bildikleri için zorunlu seçenek olan B planına geçtiler.
Böylece bir süre sonra kendilerine darbe yapacakları ekiple ortak hareket
ettiler. Fakat onların desteği de yetmedi.
Hımm
peki Hakan Fidan ve dolayısıyla Erdoğan’ın tutumu..
Valla
hakkını helal et, gitmem lazım.
Güle güle, rahmetle.