Türkiye’de halkı yönlendirme, kamuoyu oluşturma, algı yapma
gücüne sahip bir kısım etkili medya organları yine yaptılar yapacaklarını.
Sevincimizi kursağımızda bıraktılar. Mübarekler, Siyonistleri memnun etmek için
sanki ant içmişler. Türkiye’deki bazı gazetelerin manşetlerine baktığım zaman
kendimi İsrail veya Amerika gazetelerini okuyormuş gibi hissettim.
İran İslam Cumhuriyetinin Siyonistlere yönelik füze
saldırısı başta Filistin halkı olmak üzere mazlum halkları sevindirirken
Siyonist güdümlü medyamızın sayesinde biz bir anda kendimizi iğrenç
tartışmaların, ayrışmaların içinde bulduk.
Halbuki, kendisi de Batılı emperyalist güçlerin tehdidi
altında olan, Amerika ve İsrail destekli birçok darbe ve saldırıya maruz kalan,
en son Amerika kaynaklı 15 Temmuz gibi bir olayı yaşamış olan bu ülkenin
medyasına düşen İran İslam Cumhuriyetinin bu saldırını övmesi, takdir etmesi ve
hükümete sen de bir şeyler yap diye çağrıda bulunmasıydı. İran İslam
Cumhuriyetinin saldırısını yeterli bulmayabilir, daha büyük ve güçlü saldırılar
gerektiğini söyleyebilir, İran’ın arkasında durması için hükümeti teşvik edip
cesaretlendirmeye çalışabilirdi.
Ama artık bağımlı olduğu ve efendisinin talimatları
doğrultusunda yayın yaptığı su götürmez bir gerçek olarak ortaya çıkan söz
konusu medya çevreleri bunun yerine İran İslam Cumhuriyetinin tüm Batı
dünyasını ve bağımlı rejimleri karşısına alma pahasına, bölgesel bir savaş
riskini göze alma pahasına, yapayalnız olduğunu bile bile gerçekleştirdiği bu
değerli ve cesur saldırıyı değersizleştirmek için yoğun bir küçümseme ve
sıradanlaştırma algısına girişti.
Oysa saldırı, Siyonist rejimin tarihinde bir ilkti. 1948
yılında kurulmuş olan bu terör rejimi ilk defa başka bir devletin yoğun füze
saldırısıyla vuruldu. 6 gün savaşı diye anılan savaşta, Siyonist rejimin işgali
altındaki önemli şehirler vurulamamış, savaş daha çok Arap ülkelerinin
topraklarında yaşanmıştı. O yüzden İran’ın saldırısı tüm Batı dünyasını
teyakkuza geçirdi. Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve tüm Batılı rejimler,
uşak yönetimler, İran İslam Cumhuriyetinin saldırısını durdurmak için harekete
geçtiler, Siyonistlerin etrafında kenetlendiler. İran’dan gönderilen füzeleri
durdurmak için tüm savaş kabiliyetlerini kullandılar.
Buna rağmen onlarca İran füzesi, demir kubbeyi delik deşik
ederek başta Kudüs, Hayfa ve Tel Aviv olmak üzere Siyonistlerin işgali
altındaki şehirlerin semalarını kapladı ve sosyal medyada da görüntüleri
yayınlanan birçok patlama yaşandı. Bizzat Amerikalı üst düzey yetkililer en az
dokuz İran füzesinin Siyonistlerin iki önemli askeri üssünü vurduğunu itiraf
etmek zorunda kaldılar.
İran’ın saldırısı Batı dünyasını ayağa kaldırdı. D 7
ülkeleri, NATO, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler toplantı üstüne toplantı
yapıp İran İslam Cumhuriyetini kınama ve Siyonistlere destek verme yarışına
girdiler.
Ama ne yazık ki bizim malum medyamıza ve mezhepçiliği adeta
din edinmiş bazı malum zevata göre bütün bunlar birer tiyatro. Mazlum Gazze
halkının, Filistin halkının sevinç gösterileri de birer tiyatro. Halkın
tepkisinden korkmasalar HAMAS’ın destansı direnişine de tiyatro diyecekler.
Ne acı, tüm şer güçler Aksa Tufanı saldırısında olduğu gibi
yine Siyonistlerin etrafında kenetlenirken, Afganistan İslam Emirliği ve
Cezayir dışındaki İslam ülkelerinin hükümetleri derin bir sessizliğe
gömüldüler. Hatta Ürdün gibi ülkeler, İran’a karşı Siyonistlerin safında yer
almakta tereddüt etmeyip İran’ın füzelerini düşürmeye çalıştılar.
Türkiye’deki medya çevreleri, Siyonistlere atılan her taş,
vurulan her tokat değerlidir anlayışıyla hareket edip; Siyonistlerle ticari,
askeri, siyasi ilişkiler içinde olan ve ne yazık ki Siyonistlere NATO üsleri
yoluyla askeri ve istihbarat desteği veren kendi ülkelerindeki yönetimi
eleştireceklerine, bu konuda halkın sesi olacaklarına, tersini yapmayı tercih
ettiler.
Kim bilir belki de Siyonistler ve Batılılar karşısında içine
düştükleri zillet halini örtbas etmek için bu yoldan başka çare bulamıyorlar.
0 yorum