7

Gün gelmişti yarışı önde götürmek için çok sevdiği birçok irili ufaklı partilerle bir araya gelmiş ve ittifak kurmuştu.

Onların dünyasında, apayrı şeyler vardı.

His, hareket ve heyecan doluydular.

Birlikte olmanın, ittifak kurmanın da sevinciyle kendilerince güzel bir gelecek tablosu çiziyorlardı.

 

Kendi dünyalarında, kendi rüyalarında çok mutlu ve enerjik idiler. Hatta ev ev dolaşacak, hiperaktiflik denecek kadar hareketliydiler.

Büyük bir heyecan sarmıştı her yanı. Kesin gelecekler gibi havalara girmişlerdi.

 

Seçime günler kala kendilerini çok iyi hissediyorlardı, mitingten mitinge koşuyorlardı. Dostları da söylem üstüne söylem geliştiriyordu.

Hani şöyle bir söz vardır:

İnsan iktidara talip ise söyleyecek birçok şey bulur.” Türünden onlar da birçok şey bulmuş söylüyorlardı.

İrili ufaklı ittifakların birbirine verdiği enerji ile tweet’lerin ardı arkası kesilmiyordu.

Yerlerinde duramıyorlardı, bir şehirden öbürüne koşuyor, seçim otobüslerinin üzerinde hoplayıp, zıplıyorlardı.

Sesleri harika çıkıyordu.

Elleriyle saz çalıyor çok güzel olan sesleriyle türkü söylüyorlardı. Meydanlarda nutuklar atılıyor sözler veriliyordu.

 

Fakat bazen ani çıkışlarla kitlelerin ödünü patlatırcasına korku atmosferini de farkında olmadan olsa gerek pompalıyorlardı.

Her bir parça kendi dünyalarında stresliydi. Kendi streslerinden ötürü de başları çok ağrıyordu.

Ara ara kontrolden çıkıp, sinirli ve kızgın bir ses tonu ile neşe dolu ittifaklarına kan kaybettiriyorlardı.

“Kimisi hapisten twetlerle!

 Oyunu kullan Taliban iktidarını durdur diyordu!

Bunlar camide miting yapıyor oy’unla bunları durdur!

Kimisi de halkın dini değerlerine inancına göz dikerek cemaat ve tarikatların kökünü kazıma sözü veriyordu.

Doğrusu onlar bağırırken halk korkuyordu. Bir belirsizlik hali vardı.

Ama kızgınlıklarından ve o seçim atmosferinden olacak ki, bir hayli strese girmişlerdi.

Bundan ötürü böyle ölçüsüzce bağırarak halkı korkutmuşlardı hem de karanlık günlerini geride bırakmış birileri olarak.

Belki de onlar, o an için bağırarak söyledikleri o sözleri hiç önemsememişlerdi.

Fakat halk, onların bu korku dolu belirsizlik dolu sözlerine temkinli yaklaşmıştı.

Halk dünyası alt-üst olacak kadar etkilendi. Fakat onlar farkında değildi.

İşte acı, hem de çok acı gerçek, günler sonra zuhur etti!

Güzel sesli, neşeli, sevecen ve hiperaktif küçük ittifaklarımız söylemlerinin bedelini ödüyordu. Söylemler stratejik hataları beraberinde getirmişti ve hezimeti yaşamışlardı. Toplumdan kopuk, değerlerine uzak bir anlayışa bu toplum hiçbir zaman yol vermemiş ve dur diyebilme feraset ve erdemliliğini her zaman göstermiştir.

Onlar o halde iken, onları bu tür söylemler bu hale getirdi.

Hem de birbirlerini çok seven ittifakları tarafından!

Lakin kendileri de olacakların farkında bile değillerdi.

Demek ki, çok ama çok dikkat etmek gerekir.

Toltek Kızılderililerin bile,(dört anlaşma adındaki kitaplarındaki ) anlaşmanın (iletişimin) ilk ve en önemli maddesi şudur:

“Kelimelerinizi özenle, itinayla seçin!” diye

Çünkü olumsuz kelimelerin, insan hayatı üzerinde ‘Kara Büyü’ etkisi meydana getirdiğine inanıyorlar.

İttifakın kötü ve yersiz bir söylemi, halkın üzerinde çok olumsuz ve etkili bir ‘Kara Büyü’ etkisi yaptığı gibi.

Evet “söz büyüdür.”

Söz söyleyen her insan da birer büyücüdür.

Sözü en anlamlı kullanan söz sultanı (asm) da şöyle buyuruyor:

İnne fil beyani le sihrun’ Şüphesiz ki, sözde büyü vardır.”

Gerçektir ki, sözü kötü kullananlar, insanlara kara büyü yapmaktadırlar.

Hiç kimsenin buna hakkı yoktur.

Özellikle:

Bir eğitimcinin sözü,

Bir annenin sözü,

Bir babanın sözü,

Hele hele bir siyasetçinin, memleketin yönetimine, seksen milyonun hakkını korumaya talip bir siyasetçinin sözü,

Ve dahi bütün insanların sözü,

Her biri çok etkileyici birer büyü gibidirler.

İşte Siyaseten iktidarları kaybettiren de kazandıran da sözcüklerdir. Tıpkı bugünkü tabloda olduğu gibi.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *