Salgın
hastalıktan dolayı 3 yıldır bir araya gelemeyen Arap Birliği (Cāmiʻat ad-Duwal
al-ʻArabiyya) ülkeleri toplantısı 1-2 Kasım’da gerçekleşti.
Arap Birliği
Zirvesi, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un dönem başkanı sıfatıyla
Cezayir’in ev sahipliğinde, gerçekleşti.
Toplantıya
katılım ekseriyetle ülke başkanları düzeyinde olurken bazı ülkeler daha alt
düzeyde katılım sağladılar. Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun, toplantıya Suriye’nin
katılmasını çok istese de diğer ülkelerin itirazı buna engel oldu.
Arap ülkeleri
arasında ilk ittifak 1936'da Irak ve Suudi Arabistan arasında gerçekleşti.
Ülkeler arasında ekonomik, kültürel, siyasi ve sosyal ilişkileri düzenleme
amacında olan Arap Birliği’nin; 1944'te imzalanan İskenderiye Protokolü ile
temeli atıldı.
Mısır, Irak,
Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan ve Suriye devletleri tarafından 22 Mart 1945'te
Kahire'de resmi olarak kuruldu. Merkezi Kahire'de olan Arap Birliği'nin bugün
22 üyesi mevcuttur. (Suriye'nin üyeliği Kasım 2011'den bu yana askıya alındı.)
Ortak pazar ise 1965 yılında kurulmuştur.
Mart 2015'te Arap
Birliği Genel Sekreteri, Arap Devletlerine yönelik tehditlere karşı koymak
amacıyla Ortak Arap Gücü'nün kurulduğunu duyurdu. Karara, Yemen'de Fırtına
Operasyonu yoğunlaşırken ulaşıldı. Projeye katılım isteğe bağlıdır ve ordu
sadece üye devletlerden birinin talebi üzerine müdahale eder.
Her üye devletin
Lig Konseyi'nde bir oy hakkı vardır ve kararlar yalnızca kendilerine oy veren
devletler için bağlayıcıdır.
Birlik her açıdan
büyük bir güçtür.
Arap Birliği üye
ülkeleri 13 milyon km²'nin üzerinde bir alanı kaplar ve Afrika ile Asya’yı
birleştirir.
Birliğin hızla
çoğalan nüfusunun toplamı 400 milyonu aşmıştır. Nüfusun ezici çoğunluğu
Arap’tır. En kalabalık üye devlet, 91 milyon ile Mısır'dır
Birliğin
vatandaşlarının kahir ekseriyeti Müslümandır. Birlikteki toplam 15 milyon
Hristiyan’ın yanında az da olsa Dürzî, Yezîdî, Şaki ve Mandalular vardır.
Arap Birliğinin
bu yılki zirvesi, “Cezayir Deklarasyonu” adı verilen sonuç bildirgesinin
açıklamasıyla sona erdi.
Bildirgede
Filistin, Suriye, Irak, Libya’daki sorunlara değinilirken ana tema Filistin ve
Kudüs davası oldu. Bunda ana etken, son dönemlerde Cezayir Cumhurbaşkanı
Tebbun’un Filistin davasına olan hassasiyeti ve geçen ay içerisinde Cezayir’de
Filistinli bütün tarafların bir araya getirilerek birlik mutabakatına varmış
olmalarıdır.
Bildirgede,
Filistin meselesinin Arap Birliği'nin merkezi davası olduğu ve Filistin
halkının haklarının pazarlığa açık olmaksızın desteklenmesine, siyonist işgali
altındaki Kudüs’ün mukaddes mekanlarıyla birlikte korunması için tüm çabaların
sürdürülmesinin önemine işaret edildi.
Libya krizinin
çözümü için her türlü çaba desteklenirken “Meşru Yemen Hükümeti”nin
desteklendiği ve Yemen Başkanlık Konseyi’nin kurulması takdir edildi.
Suriye’de siyasi
çözüme ulaşılması için Arap ülkelerinin liderler düzeyinde ortak bir katkıda
bulunmalarının gerekliliğine vurgu yapılırken, Irak’ta hükümetin kurulması ve
siyasi hayatın canlanması memnuniyetle karşılandı.
Alınan kararlara
hiç kimsenin itiraz etmesi söz konusu değildir. Özellikle Kudüs ve Filistin
davası ile ilgili kararı… Arap liderler, Kudüs davasına samimi bir şekilde
destek olurlarsa çok kısa süre içerisinde işgalin bitmesi ve başkenti Kudüs
olan bir Filistin devletinin kurulması uzak değildir.
Ekonomik, siyasi,
askeri, nüfus ve coğrafi büyüklük olarak Arap Birliği devasa bir güçtür.
Nüfusun kahır ekseriyetinin Müslüman olması ümmet coğrafyası için çok
önemlidir. Yeter ki İslam Birliğine alternatif değil, İslam Birliğini
pekiştiren bir alt birim olsun.
Üstadın deyimiyle
"Müsbet Milliyetçilik: Müsbet milliyet, hayat-ı içtimaiyenin ihtiyac-ı
dahilîsinden ileri geliyor. Teâvüne, tesanüde sebeptir; menfaatli bir kuvvet
temin eder, uhuvvet-i İslâmiyeyi daha ziyade teyid edecek bir vasıta
olur."
Filistin ve Kudüs
davası, Irak, Suriye, Libya ve diğer sorunlarını kendi arasında çözebilen bir
Arap Birliği dünyanın en prestijli bölgesel gücü ve örgütü haline gelecektir.
Maalesef Birlik,
üye devletlerin Batı’ya göbek bağıyla bağımlı olmaları, birbirleriyle husumetli
iken işgalci israille geliştirdikleri ilişkiler, Kudüs davasına ve ümmete
ihanetleri, halklarına düşman rejim ve yönetimler tarafından idare ediliyorken,
üzerlerine düşen misyonu getirmekten çok uzaktırlar…
0 yorum