Ekonomik krizin en şiddetli vurduğu kesim, şüphesiz ki dar gelirlilerdir.
Devlet, halkın bu krizi atlatması için kimi destek uygulamalarını açıklarken,
özellikle bu kesimin göz önünde bulundurulması lazımdır. Bazen ekonominin
durumu bağlamında rakamlar açıklanırken veya ihracat gibi belli kesimin elde
ettiği gelirden bahsedilirken, sanki bu veriler toplumun geneline yayılan bir
zenginliğin paylaşımı gibi ifade edilir. Oysa bu rakamlar, makro dengeleri ve
toplumun belli bir kesimine hitap eden geliri ifade eder. Bu itibarla, gelirin
adaletli bölüşümü temelinde bir takım yapısal adımlar atılmalıdır. “İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın” felsefesi, idari ve siyasi yapının temel zemini
olmalıdır. Sosyal adaletin ve sosyal devletin gereği budur. Bu konuda gereken
adımlar atılmaz ise zamanla toplumun katmanları arasındaki uçurum daha fazla
artar. Toplumun katmanları arasında ekonomik anlamda meydana gelen bu durum,
adaletsizlik olmasının yanı sıra, sosyal barışı ve istikrarı da ciddi bir
şekilde etkiler. Devlet eli ile zaman zaman gelir dağılımına, gelir düzeyi
düşük olanlar lehine bir müdahale olmaz ise; devlet mekanizması, zengini
zengin, fakiri de daha fazla fakir yapan bir mekanizmaya dönüşür. Devlet bu
hale dönüştüğü zaman, halkın büyük bir kısmını oluşturan gelir düzeyi düşük
bireyler arasında aidiyet ve vatandaşlık bağı zayıflar. Bu durum, bir devletin
istikrarı için de ciddi bir tehlikedir.
Hem sosyal devlet ve sosyal adaletin pratik tezahürü için hem de yukarıda
belirtilen durumdan dolayı, kısa vadeli iyileştirmelerin yanı sıra yapısal
reformlar gerçekleştirilmelidir.
Özellikle vergi konusunda yapısal düzenlemelere gidilmelidir. Başta asgari
ücretliler olmak üzere, gelir durumu düşük olanlar vergi konusunda gözetilmeli
ve bazı kesimlerden vergi alınmamalıdır. Gelir durumuna uygun bir vergi sistemi
getirilmeli ve vergi beyanının gerçeğe uygun olması denetlenmelidir. Bu gün
maalesef gelir durumu çok yüksek olup da vergisini çok düşük beyan eden
milyonlarca zenginin varlığı herkesin malumudur. Yine çok az gelire sahip
birçok insan, bu küçük gelirlerinin vergisini ödeyemediği için icra ile yüz
yüze kalmakta hatta bunun için ceza alan nice insanlar vardır. Zenginin, fakiri
pek hatırlamadığı ve fakirlerle gelirini paylaşmadığı bir ortamda, devlet eli
ile kimsenin yüksek ses ile itiraz edemediği bazı yapısal reformlar
gerçekleştirilebilir.
Türkiye cumhuriyeti devletinin en önemi gelir kaynaklarından birisi
vergilerdir. Zenginlerin hakikate uygun bir şekilde toplumsal yükü omuzlamaya
ortak edilmeleri gerekir. Bazı vergi kalemlerinde çok alakasız kalemler
bulunmakta ve bu alakasız kalemler tüm vatandaşlardan tahsil edilmektedir. İşte
bu kalemler yerine garibanların yararına kurulacak fonların katkı payları
konulmalıdır. Bu fonlar şeffaf bir şekilde denetlenmeli ve tahsis amaçları
dışında hiçbir amaç için kullanılmamalıdır. Bu fonlardan yapılan harcamalar da
şeffaf bir şekilde kamuoyuna düzenli olarak açıklanmalı ve her vatandaş
fonların bilançosunu görebilmelidir. Merkezi ve yerel vergilerin mümkün olan
her türüne bu fonların payları konulmalıdır. Mesela ihracattan gelir elde eden
iş adamları gelirlerinin makul bir kısmını bu fona vermeye kanunen mecbur
edilmelidir. Sudan, elektrikten ve diğer temel alanlardan alınan vergilere bu
kalem eklenmelidir. Özellikle zenginlere hitap eden bütün vergilerde, bu kalem
bulunmalıdır. Eğlence sektörü, turizm, spor gibi geliri yüksek olan sektörlerden
hatırı sayılır bir miktarın tahsili kanunen sağlanmalıdır. Zengin ne
kazanıyorsa ve ne tüketiyorsa, mutlaka bunda garibanın da bir payı olmalıdır.
“Sosyal adalet vergisi” namıyla ihdas edilecek bu vergi, sosyal adalet ve
barışa büyük hizmet edecektir. Bu devletin herkese ait olduğu gerçeği pratikte
tahakkuk etmelidir.
Bizce, böyle bir adımı atmak ve bunun takipçisi olmak sosyal adaletin
gereği olduğu gibi siyaseten de tarihi bir adım olur.
Hangi siyasi parti veya siyasi lider, “gariban babası ”ve çağımızın
Nuşirevan’ı olmak ister?
Siyasileri, şöyle icraat sahasına alalım ve şu anki siyasi dengenin bıçak
sırtında olduğunu bir kez daha hatırlatalım. Garibanları hatırlayanları,
garibanlar da unutmayacaktır.
Tekrar edelim:
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
0 yorum