MEB, mart ayının ilk haftasında
2021 yılı için 20 bin sözleşmeli öğretmen alımı için branş bazlı kontenjan
takvimini açıkladı. Yalnız ne şubat ayında açıklanan kontenjanlar ne de mart
başında branş bazlı içerik pek iç açıcı değildi. Eğitim camiasının beklentisi
en az 40 bin atamayken şubat ayındaki müjdeli (!) 20 binlik açıklama öğretmen
adaylarında adeta şok etkisi yarattı. 20 binlik açıklama eğitim camiasını
resmen yasa boğdu. Binlerce öğretmen adayının atama ile ilgili hayaller suya
düştü.
Bir diğer sıkıntı ise, 20 bin
kontenjan için takvimin uzun süreye yayılmış olması ve gelecek sınavdan sonraya
bırakılmış olmasıdır. Tamamen ekonomik olarak olaya bakılmış. Öğretmenlerin
ihtiyaçları dikkate alınmamıştır. Takvimin sınavdan sonraya sarkması bu sene
için alımların bittiği manasına geliyor. Hem sürecin uzaması hem de beklentinin
altında atama yapılacak olması umutları tamamen yok etti.
Şubat ayında alım sayısı belli
olmuştu. Şimdi de takvim belli oldu. Takvim ise şöyle programlanmış: Ön başvuru
ve sözlü sınav merkezi tercihleri 15-26 Mart'ta, atama tercihleri 1-6 Eylül'de
alınacak, sonuçları ise 8 Eylül'de duyurulacak. Şubat ayından Eylül ayına kadar
uzun bir süreye yayılmış takvim. Alımlar sınavdan sonraya bırakılacağı için
atama noktasında sınırda olanlar yani kritik olan öğretmen adayları tekrar
sınava başvurup hazırlanmak zorundalar. Bu da ayrı bir stres, sıkıntı ve ayrı
bir ekonomik zarar. En fazla iki ay sürecek bir düzenlemeyi 6 aya yaymak öğretmen
adaylarını düşünmediklerini gösterir. Tamamen ekonomik olarak düşünülmüş bir
karara benziyor.
Bir diğer sorun ise kontenjanın
içeriğidir.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
açıklanan kontenjanlara göre ‘Yaşayan Diller ve Lehçeler Kürtçe ile Yaşayan Diller
ve Lehçeler Zazaca’ için toplam 3 kontenjan belirlendi. Bu durum kardeşlik
hukukuna hiç de uymaz. Kardeşliğe kontenjan engeli denir buna. Ülkemizi bölmek
isteyen devletlerin dillerine yüksek kontenjan verilirken; kardeş dediğiniz,
devletin kurucu unsurlarından olan ve bu devlet kurulurken büyük bedeller
ödeyen Kürt halkına 2 kontenjan verilmesi doğru değil.
Bir de Kürtçe ve Zazaca için
yaşayan diller ismini takmışlar. Yaşamak buysa şayet öldürmek nasıldır
acaba?
Cihana hakim olan Osmanlı
Devletini yaptığı şeytani siyasetiyle parçalayan İngilizlerin diline 1938 tane
öğretmen kontenjanı verildi. Osmanlıyı kendi emelleri için yanında alan
Almanlara 210 kontenjan verildi.
17.yy'dan beri Osmanlının
içindeki azınlıkları kullanarak isyana teşvik eden ve Karadeniz'den Akdeniz'e
ulaşmak için özel anlaşmalar yapma arayışına giren ve 1.cihan herbinde Doğu’da
Osmanlı'ya saldıran Rusların diline de 25 kontenjan verildi. Ama Rusların
saldırısına kendini kurban eden Kürtler ve Zazalara ise 3 kontenjan vermek hiç
de kardeşliğe sığacak bir durum değildir. Acaba ülke içinde Rusların sayısı,
Kürtlerden daha mı çok bu kadar kontenjan veriliyor? Kürt dilinin
yasaklanmasından dolayı ve bunu devlete karşı kullanan Devlet ve örgütler
olmasına rağmen bu sorunu sürüncemede bırakmak akıl kârı mıdır? Terörün bitmesi
için, terörün nemalandığı bataklığı kurutmak gerekmiyor mu?
MEB tarafından 2012 yılında
müfredata alınan ve halkın seçmeli Kürtçe dersine ilgi göstermesine rağmen
MEB'in öğretmen kontenjanı ayırmaması kaynaklı sevinçler kursaklarda kaldı.
Üniversitelerin Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinden ise şuana kadar 2000
kişinin mezun olmasına rağmen, son 9 yılda 59 kişiye kontenjandan yer verdiler.
Binlerce öğrencinin başvurduğu Kürtçe ve Zazaca seçmeli derslere öğretmen
atamamak, yetkililerin dilindeki kardeşlik sloganlarının sözde kaldığını
gösteriyor. Gerçek kardeşliğin gereğini yerine getirenlerden olmak
duasıyla...