Siyonistler Müslümanları, İslam ümmetini aşağılıyorlar, onur
ve haysiyetleriyle oynuyorlar. Tüm dünyanın gözleri önünde Müslümanların ne
kadar kırmızı çizgisi varsa pervasızca çiğniyorlar. Ve bunu her Ramazan ayında
yapıyorlar. Müslümanların manevi duygularının çok güçlü olduğu, ruhsal
durumlarının çok hassas olduğu bir ayda…
Bin aydan daha hayırlı olan Ramazan ayında, Müslümanların
mukaddes üçüncü şehrinde, ilk kıbleleri olan Mescid-i Aksa’da ibadet eden
kadınlara saldırıp onları coplamak ne anlama geliyor? Postallarıyla
Müslümanların ibadet yerine girip onları esir almanın, sonra da oracıkta
onlarcasının ellerini arkadan bağlayıp yüzüstü yere yatırmanın manası ne?
Müslümanların en mukaddes üçüncü mescidini sis bombalarıyla darmadağın edip
Kur’anları yırtıp yerlere atmak, çiğnemek ne amaçla yapılıyor? Ve en önemlisi
bütün bunların görüntülerinin dünyaya servis edilmesinin saldırgan çete
tarafından umursanmaması…
Bütün bunların anlamı ne? Siyonistlerin verdiği mesaj şu:
“Ey Müslümanlar siz, kutsallarınız, inançlarınız benim umurumda değilsiniz!
İstediğim zaman, sizin en hassas zamanınızda istediğim şekilde kutsallarınıza
küfreder, kutsallarınızı çiğner, sizi aşağılar, onurunuzla oynarım. Ve siz iki
milyarlık İslam ümmeti olarak hiçbir şey yapmazsınız? Sadece bağırıp
çağırısınız. Hepsi o kadar. Siz böyle güçsüz, zayıf, çaresiz, dağınık ve
değersizsiniz işte!”
Peki Siyonist alçakların bu küstahlığı karşısında İslam
ümmeti ne yapıyor? Müslüman halkları yöneten liderler, iktidarlar ne yapıyor?
Son bir asırdır Müslümanların yaşadığı zulümler,
soykırımlar, katliamlar, işgaller, Müslümanların Müslümanlardan başka dostu
olmadığını fazlasıyla gösterdi. Batılılar, Hıristiyanlar, Avrupa ülkeleri,
Hindular, Budistler, Müslüman olmayan diğer ülkeler, Müslümanlara yönelik zulüm
ve katliamlara sessiz kalmakla kalmayıp onlar da bu zulümlere her türlü katlıyı
sundular. Birleşmiş Milletler, NATO ve diğer kuruluşlar, Müslümanlara zulmü
önlemeyi şöyle dursun, bu zülüm ve katliamları, işgalleri katmerleştirdiler,
meşrulaştırdılar, hatta bizzat organize ettiler.
Yani Siyonistlere dur diyebilecek güç sadece Müslümanlardır.
İslam ülkeleridir. Peki onlar ne yapıyor? İslam ülkelerinin liderleri bu
aşağılamaya karşı sadece kınamakla mı yetinecekler? Hata trajikomik bir şekilde
zalimle mazlumu hep birlikte sağduyulu olmaya çağırıyorlar. Öbür taraftan ise
Siyonistlerle her türlü iş birliğinden, siyasi ve askeri anlaşmalardan
çekinmiyorlar. Siyonistlerin ekonomilerini güçlendirip İslam ümmetini daha
fazla aşağılamalarına katkı sunuyorlar. Ne acı bir durum! Ne korkunç bir
ihanet!
Müslümanlar silkinmeli artık. Basit, kısır, güçten düşüren
tartışmalarla, ihtilaflarla uğraşmayı bırakıp kendi izzet ve onurlarına sahip
çıkmalı. Siyonist çeteyle mücadeleyi slogan atmanın, bağırıp çağırmanın ötesine
taşımalı. Her şeyden önce Siyonistlerin ürünlerine yönelik ciddi bir boykot
kültürü oluşturulmalı. Bu kültür bir bilince dönüştürülerek yaygınlaştırılmalı.
Yine bu küstah düşmanla olan mücadelenin dini bir görev
olduğunu, şer-i bir vazife olduğunu anlamalı, basit bir toprak kavgasından öte
bir hak-batıl savaşıyla karşı karşıya bulunduğunun bilincine varmalı her
Müslüman. Ve bu savaşta yerini alarak, direnişe, Siyonistlerle olan savaşa her
türlü desteği vermeli. Özellikle de parasal desteği…
Diğer çok önemli bir nokta, özelikle yaşadığı ülkede her bir
Müslüman Kudüs sevdası etrafında örgütlenmeli, bir güç oluşturmalı. Kudüs
davası kitleselleşmeli, bu davaya sahip çıkan siyasetçiler, kanaat önderleri
sahiplenilip önleri açılmalı. Kudüs davasının savunucuları her platformda,
mecliste, bürokraside, medyada güçlendirilmeli. Bu yolla mevcut iktidarlar
üzerinde ciddi bir baskı oluşturulup Siyonistlerle olan ilişkilerin kesilmesi
sağlanmalı. İslam ümmetine, Müslüman
halklara, İslami şahsiyetlere çok iş düşüyor. Bekleyecek zaman değil.
Önümüzdeki Cuma idrak edilecek Dünya Kudüs Günü’nü Kudüs Davasının geniş
kitlelere ulaştırılması için en güçlü bir şekilde ihya edip iyi bir başlangıç
yapmak dileğiyle, özgür Kudüs’te buluşmak için Kadir gecelerini fırsat bilelim
inşallah.