İslam ümmetinin, hatta tüm dünya
halklarının başına bela olmuş, Amerika ve Batının kirli maşası siyonist rejim
can çekişiyor. Kuşkusuz siyonist rejim, Hıristiyan Batının elleriyle kurulmuş
ve pis işlerde kullanılan, haydut bir devlet. Seksen yıldır terör, şiddet,
cinayet üreten bu rejim artık can çekişiyor.
Siyonist rejim hem halk bazında hem de
iktidarı ele geçirmiş elit kesimler bazında paramparça. Varlığını sürdürebilmek
için her türlü gayri meşru yola başvuran siyonist rejim dışarıda direniş
cephesi tarafından çembere alınıp sıkıştırılırken, içeride de iç barışını bir
türlü sağlayamamanın sıkıntısını yaşıyor.
Bu eli kanlı rejim işlediği cinayetlerin,
katlettiği kadın ve çocukların, yol açtığı yıkımların, halkların içene
düşürdüğü iğrenç fitnelerin, desteklediği askeri darbelerin, işkenceden
geçirdiği, tutsak ettiği milyonlara yaşattığı acıların bedelini çok ağır
ödeyecek gibi görünüyor. Bir asra yakındır sömürü düzenlerini koruyabilmek için
onu kullanan, her türlü vahşetine meşruiyet kılıfı giydirip destekleyen barbar
Batı da onu koruyamayacak.
Güçsüzlüğün, zayıflığın, çaresizliğin,
dağınıklığın girdabında çırpınan ve çırpındıkça daha çok batan siyonist rejim
varlığını, hala güçlü olduğunu kanıtlayabilmek için devlet terörüne başvuruyor.
Bu yolla kendisine umut bağlayan, umut bağlamak isteyen, hizmetinde çalışmaya
devam eden mihraklara moral vermeye, yenilmezlik masalını yaymaya çalışıyor.
Evet, siyonist rejimin Suriye
topraklarına yönelik hava saldırılarını, terör eylemlerini böyle okumak lazım.
İranlı subaylara yönelik suikastları, terör eylemlerini, İran’ı kışkırtmaya
çalışıp büyük savaşı erkene alma çabasını bu perspektifle okumak lazım. Evet,
Lübnan hava sahasını ihlal etmesi, Gazze’ye nokta saldırılarda bulunup İslami
direnişi tepki vermeye çabalaması hep bu çaresizliğini perdeleme çabasıdır.
Sözde kontrolü altında bulunan, binlerce
donanmış askerle koruduğu Kudüs’te, Cenin’de, Ramallah’ta, ilkel silahlarla
direnen mücahit Filistinli kahramanlar karşısında büyük acziyet içinde
debelenen, çareyi sokakta yürüyen sivil, silahsız kadın ve çocukları öldürmekte
bulan bu terör rejiminin günleri artık sayılı.
Bu mukaddes savaşta, terör rejiminin
ömrünün daha da kısalması ve İslam ümmetinin, Mescid-i Aksa işgalcisi bu fitne
merkezinden daha erken kurtulabilmesi için dünya Müslümanları üzerlerine düşen
görevi hakkıyla yapmalıdır. İlk kıblemizin kurtuluşu için vahdet ve uhuvvet
içinde direniş güçlerine, Filistin’in kahraman evlatlarına her türlü destek
verilmelidir.
İslam ümmeti Ramazan’ın son cumasında
idrak edilecek olan Dünya Kudüs Gününe bu bilinç ve coşkuyla hazırlanmalı,
Filistin davasını en güçlü bir şekilde sahiplenip günleri sayılı olan Siyonist
rejimin daha da büyük bir ümitsizlik ve korkuya kapılmasına vesile olmalıdır.