İşgalci israilin Gazze’yi kendi yumuşak deyimiyle “kontrol”, bilinen anlamıyla “işgal” etme kararı alması ve bu kararı da meclisten geçirerek onaylaması, gündeme sanki yeni düşmüşçesine gelmiş görünüyor. Sanki 674 gündür 60 binden fazla resmi, 300 bin ise gayri resmi ölümlerin faili kendisi değilmiş gibi… Sanki hastaneleri, okulları, camileri, kiliseleri bombalayan ve soykırım yapan o değilmiş gibi… Sanki yapılan hiçbir anlaşmaya uymayan, sözünü de hiçbir surette tutmayan ve bununla maruf olan o değilmiş gibi…

işgalci, kalan Filistinlileri sözde kamplara toplayacak ve Sina’ya sürecekmiş. Yüzyıldır yaptıklarıyla bir halkı, nesilden nesile ancak direnişçi yapan bir zulümle bileyen tüm bu girişimler, bundan sonrası için cürmü kadar yer yakacağının farkındadır. Peki, alınan bu karar neyin nesi?.. İşgalci açısından acizliğin ve yok oluşa doğru bir yol alışın döşenen taşlarıdır. Bu nasıl bir yok oluş ve yenilgi diye düşünülse de artık çöküş başlamıştır. Şimdiye dek bir “Holokost endüstrisi” oluşturmuş ve bunda alabildiğince hem maddi hem manevi akar elde ediyordu. Mazlum rolüyle Hitler’i aratmayan bir soykırımı gerçekleştiriyor. Artık Yahudilerin bir kısmı bile bu siyonist işgalciye karşı isyanları oynuyor.

Bugünden itibaren işgalci, dünya siyaset sahnesine öyle bir tablo bıraktı ki eşi benzeri görülmeyen bir zulmün zalimi olarak anılacak, Hitler’i aratmayan diye anılacaktır. Soykırımın Nobel’ini hak eden bir zulmün failidir işgalci israil.

Bununla birlikte en büyük destekçisi ve her halükarda işgalciye yardımdan vazgeçmeyen Almanya dahi silah yardımında bulunmayacağını söyledi. Pratikte yeri olmasa da söylemde yeri anlamlı ve önemlidir. Almanya açısından bu, bir kırılma noktasıdır. Yıllardır “Holokost Endüstrisi” sayesinde Almanya, yolunacak kaz gibiydi. Alman vatandaşlarının vergileri tıpkı Amerika vatandaşlarının vergileri gibi siyonistlerin katliamlarına ortaklık ediyordu. Buna karşın İspanya, İngiltere, Belçika vb diğer ülkeler, sessizlik denizinde artık kürek çekmeyeceklerini ilan ettiler. Bir farklılık almış başını gidiyor olsa da katliam ve açlık silahının çıtası her gün yükseliyor ve bunu sadece ABD’nin engelleyebileceği dile getiriliyor. Bunu diyenlerin bu soykırım arkasında işgalciden daha büyük suçlunun ABD olduğunu bilmiyorlar mı? Bugüne dek dile getirilemeyecek silah ve maddi desteği ABD’den başkası mı verdi? ABD bu işin tarafıdır. Yapılan anlaşmalarda uzlaşmaz olan işgalciye karşı kem küm eden ABD, HAMAS’ın ufak bir serzenişini duyunca dünyaya anlaşmayı bozan taraf diye lanse etmesi hangi adalet anlayışına sığar.

Tüm bu nedenlerden ötürü Ebu Ubeyde de mazlum Filistinliler de umutlarını ABD ve işgalci israile bir şekilde köle olmuş tüm yönetimlerden kesmiş ve ilan etmiştir. Dünya halklarına bu köle liderlerin zorlanması adına baskı yapmaları çağrısı bu sebepledir. İster bugün Ankara’da ister başka coğrafyalarda HAMAS’ın bu çağrısına lebbeyk diyen sorumluluk sahibi herkes, umudun adıdır. Mazlum Filistinlilerin artık Allah’tan ve gönlü Filistin’le atanların dualarından başka beklentileri yoktur. Bu açıdan söylenebilecek tek şey: Yalnız değilsiniz!