Gündemin iç ve dış gelişmeleri baş döndürücü bir hızla basın yayında yerini alıyor. Suriye’deki gelişmeler, Gazze, Avrupa ve dünyadaki işgalci israil protestoları, İran ve Yemen… Bu gündem maddelerinin ortak özelliği işgalci israildir. Çekin aradan bu işgalciyi, herkes büyük bir huzur içinde yaşamaya devam eder. Dünyanın böyle bir sorunu da olmaz.

Elbette Komünizm’den sonra Materyalist batının yeni bir düşman ile ayakta kalması için en kullanışlı ve pis işler aparatı işgalci israil idi. Kendisi de buna gönüllü olduğundan yüzyıllık bir plan da olsa hedeflediği genişlemeyi bir şekilde yapma planlarından asla vazgeçmeyecektir. Bu ister Netanyahu ile ister geçmişte yer alan Ben Gurion’dan Golda Meir’e onlardan da Ariel Şaron’a kadar tüm katil sürüsünün ve gelecekteki haleflerinin de amaç ve gayesi olarak varlığını korumaya devam edecektir.

Siyonist hedef için işgalci israil, çevresinde yer alan ülkelerin savunma gücünün olmaması, hava gücünün bulunmaması ve sürekli iç karışıklıklarla boğuşması gibi özellikler için ortam oluşturuyor. Lübnan’da Hizbullah’ın silahlarından arınması talebi, Suriye’deki potansiyel silah depoları ve teknolojik binaların uçurulması, Dürzi ve PYD kartlarından vazgeçmemesi kendine alan açmanın ve kalıcı üstünlüğünü pekiştirmenin yollarıdır. Tüm bunların tek geçerli gerekçesi de “kendini savunma hakkı”nın olduğu yalanıdır.

Buna karşın İran’ın kendini savunma hakkı yok muydu? Elbette vardı ve bu hakkı beklenmeyen bir karşılıkla cevaplaması; işgalcinin, ağababası Amerika’ya koşmasına sebep olduğunu tüm dünya gördü. Demek ki çevre ülkelerle karada savaşamaması, sürekli havadan bombardımana tabi tutması gibi katliamlar, güçlü olmak demek değildir. Komşularını etkisizleştirerek istediği zaman istediği noktayı hedef yapması bilakis güç sarhoşluğudur. Her sarhoş bir gün ayılacağına göre, devir elbet tersine de dönecektir.

Oyun kontrolden çıktığında oyuncuları değiştirecek zaman olmayacak ve mazlumların intikamı, işgalci israilin zulmünden daha şiddetli olacaktır.