Geçen hafta Akit TV Derin Kutu programında Sakarya
Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu'nun konuşması bilinçli
bir şekilde saptırılarak gündem yapıldı ve medya üzerinden lince uğradı.
Genelde izlediğim bu programı o gece izleyemedim. Gündem
olduktan sonra programın ilgili kısmını izledim. Videoyu izleyen herkesin
görebileceği gibi, Ebubekir hoca o ifadeyi üniversiteler için değil, üniversite
etrafındaki yapılaşmalar ve apartlar için kullandığını görecektir. Zaten
Ebubekir hoca sol ve Kemalist basın tarafından yapılan algı operasyonu ile
gündeme getirilen konuşmasından sonra bir ajansa verdiği demeçte, özür
dileyecek bir şey söylemediğini ve ne söylediğinin videoda açık olduğunu ifade
etti.
Konu açık olmasına rağmen utanmazlar güruhu koro halinde
Ebubekir hocaya saldırdılar. Aslında meselenin Ebubekir hocanın bu konuşması
olmadığını hepimiz biliyoruz. Mesele İslam’ı gönülden savunan ve özellikle de “İstanbul Sözleşmesi” ihanetine karşı
çıkan bütün âlim, hoca, aydın ve değerlerimize karşı yapılan bir operasyonun
yansımasıdır. Sırayla hocalarımıza yönelik kirli bir operasyon çekiliyor.
İtibar suikastları, mahkemeye verme, baskılar vs. ile tek tek gözdağı verilerek
saf dışı bırakılmaya çalışılıyor. İslam’a her türlü hakareti yapmak serbest
lakin İslam’ı savunmak suç ve linç sebebi öyle mi? İslam’a ve İslam’ın
değerlerine hakaret eden kamu çalışanlarına bir şey olmazken, İslam’a ve aziz
peygamberine sevgisini dile getiren paylaşım yapan kamu çalışanları hemen “Karanlık odaların” hedef
göstermesiyle, ivedilikle soruşturma ve görevden alınır.
İslam’a en aşağılık hakaretleri yapanların ölünce camiye
kabul edilmemesini söyleyen Ebubekir Sifil hoca da aynı şekilde linç ediliyor.
Vay efendim sen misin bunu söyleyen? Ya ne diyecekti? İslam’a ve İslam’ın
kutsallarına söven mahlukatların camide ne işi var? Kime ve neye inanıyorsa
ölülerini de oraya götürsünler. Karışan mı var?
Müslüman şahsiyetlere yönelik bu saldırılarla LGBT lobisi
adeta bize şunu demek istiyor: “Siz siz
olun ağzınızı açmayın. İstanbul Sözleşmesi vb. konularda halkı uyandırmayın.
Yoksa hepinizin başına bu gelecek.” Yani bizlerin ve hocalarımızın mahalle
baskısı ile konuşmamız engellenmek isteniyor. Adeta namlularını doğrultmuşlar
ve biri konuşsun da, namluyu ona doğrultalım diyen avcılar gibiler. Kuşun
namlunun görüş alanına girmesini bekliyorlar.
Peki, İslam düşmanlığını meslek edinmiş kesimlerin tepki ve
operasyonlarını anladık da, kendilerini Müslüman gören fakat "Aşağılık
kompeksi"nden kurtulamamış; Ebubekir hocanın deyimiyle “Ezik muhafazakârların” zavallı ve
acınası tepkilerine ne demeli?
9 Kasım 2013 günü Meclis grup toplantısında o zaman Başbakan
olan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öğrenci evleri ile ilgili konuşmasına ne
diyecek bizim ezikler? Aynı ifadeleri onun için kullanabilecek misiniz?
Üniversiteler, hatta lise ve ortaokulların bile ne hale
geldiğini bilmiyor musunuz? Gerek muhafazakâr basın gerekse sol-Kemalist basın
arşivlerini araştırsın da, üniversite ve okullarda yapılan “fuhuş operasyonları”
ve iğrenç fiillere baksınlar da, sonra Ebubekir hocaya laf söylesinler. Sizi gidi utanmazlar sizi? (Biz o haberler ve
içeriklerini burada zikretmekten hayâ ediyoruz)
Bu algı ve linç operasyonları Müslümanları susturma ve
kapsamlı bir 28 Şubat oluşturma hazırlığıdır. Tabi 1997’daki 28 Şubat’ı
yapanlar bu defa yalnız değiller. Yanlarında “Yeşil Kemalistler” de var. “İstanbul
sözleşmesine dokunan yanar” algısını nasılsa birlikte yapıyorlar.
Muhabbetiniz eksik olmasın. Peygamber efendimiz (S.A.V): “Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyuruyor. Sakın muhabbetinizi
bozmayın.
Ebubekir hocaya ve diğer hocalarımıza destek olmazsak,
meydanı İslam düşmanları ve onların yalakası eziklere bırakırsak, kader-i
ilahiden öyle bir tokat yeriz ki, iki cihanda perişan oluruz. Bizlere düşen yekvücut
halinde İslam’a ve değerlerimize sahip çıkmaktır. Yoksa Nisa Suresi 46. Ayetin
uyardığı duruma düşeriz.
Yazımı Kürtçe bir söz ile bitirmek istiyorum: “Eger em nebin
yek, emê herin yek bi yek (Eğer olmazsak bir, gideriz bir bir) ” Wesselam…