Her anı çocukları için dua etmekle geçiren anne ve babalar, acaba çocukları için nasıl bir dua ediyor?
Sağlıklı olmaları mı? Yoksa hayırlı evlatlar olmalarını mı? Belki de zengin olmalarını diliyordur. Bilinmez ama o an çocuklarının en çok muhtaç olduğu şeye göre dua ettikleri kesin.
Örneğin kumar oynayıp malını mülkünü talan eden ve ailesini ele güne muhtaç hale getiren için kumardan kurtulması, içki içen ve her akşam eşi ve çocuklarını acımasızca döven kişi için içkiyi bırakması yönünde dualar yapılır.
Peki ya sonuç?
Aslında sonucu kolay kolay kimse fark etmez, zira muhtemelen insanların sonuç olarak bekledikleri sihirli bir dokunuş veya gökten zembille bir iniştir. Bundan dolayı çoğu zaman insanlar dualarının kabul olmadığını düşünebilir. Tıpkı geçen yazıda yazdığımız ve papazın kabul olmuş duasını her seferinde elinin tersiyle itmesi ve duasının kabul olmadığını düşünmesi gibi…
Peki, acaba bizler bugüne kadar kabul olmuş kaç duamızı elimizin tersiyle ittik? Belki biz de zor zamanımızda dua ettik, Allah (c.c) içinde bulunduğumuz durumdan bizi kurtarmak için bir insan gönderdi de bizler başka şeyler beklediğimiz için kabul olmuş duamızı elimizin tersiyle ittik.
Bütün musibetlerin ana kaynağı İMAN zayıflığıdır. Eğer iman zayıf olmasa insan kumar oynar mı kumardan kaybettikleri ve borcunu ödemek için tefeci veya faizli krediye bulaşır mı? İçine girdiği bunalımdan kurtulmak için uyuşturucu veya alkole başlar mı? Kendisini uyaran büyüklerine saygısızlık yapar mı? Çocuklarını sevgiden mahrum bırakır mı?
Peki, iman nasıl zayıflıyor diye sorar gibisiniz.
Onu da kısaca şu kaide ile açıklayabiliriz “su girdiği kabın şeklini alır.” Kimlerle beraberseniz, kimleri kendinize öncü olarak seçtiyseniz onlar gibi olursunuz.
Şimdi bu noktada durup biraz düşünelim!
Yıllarca peşine takıldığımız, beraber olduğumuz insanlara özendik onlar gibi inandık, bize çizdikleri yolu takip ettik; ancak bu insanlar bizi kumardan, içkiden ve sair günahlardan alıkoymak için herhangi bir şey yapmadılar, zaten öyle bir dertleri de yoktu; ama en ilginci ne biliyor musunuz?
İnsanoğlu rahatlık anında Allah, Peygamber, Kur’an nedir bilmeyen, beşeri ideolojileri İslam’ın yerine koyan insanların peşinden giderken, zor zamanlarında ellerini semaya açar.
Diyelim sizi çok seven biri var ve siz bunu çok iyi biliyorsunuz; sizi çağırır gitmezsiniz, sana zarar verir falan şeyi yapma der yaparsınız, falan kes seni helake götürüyor peşinden gitme der gidersiniz; ama günün sonunda onu dinlemediğiniz için hayatınız altüst olunca ondan başka gidecek kapınız olmadığını anlarsınız.
Ellerinizi açar ondan istersiniz, bütün nankörlüğümüze karşılık yine de yardım çağrılarımızı geri çevirmez!
Ama nasıl?
Bu konuyla ilgili Said Nursi şöyle bir misal vermektedir.
Meselâ, hasta bir çocuk çağırır: “Ya hekim, bana bak.”
Hekim “Lebbeyk,” der. “Ne istersin?” Cevap verir.
Çocuk “Şu ilâcı ver bana” der.
Hekim ise, ya aynen istediğini verir yahut onun maslahatına binaen ondan daha iyisini verir yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez.
İşte ey insanoğlu bütün musibetlerin kaynağı İman’ın zayıflamasıdır. O sebeple hayatınıza sonradan giren ve size Allah’ı hatırlatan, Peygamberi hatırlatan, size kaybolmaya yüz tutmuş bazı değerleri (sevgi, saygı, dürüstlük, samimiyet vb.) hatırlatan her insan, kim bilir belki de anne babanızın veya sizin kabul olmuş duanız olabilir. Papazın yaptığı gibi elimizin tersiyle itmek yerine onları dinleyelim, belki de yavaş yavaş hayatımızda olumlu değişimler olduğunu göreceğiz…