Hamd alemlerin rabbine, salat
ve selam da onun pak resulüne olsun.
Bir gece tatlı uykumuzdan
depremle uyanmamızdan yaklaşık 20 gün geçti. Ve hâlâ irili ufaklı depremler
yaşıyoruz. Tam evlerimize döndük derken yeniden yakalandığımız büyük bir
depremle tekrar sokaklara döküldük ve korkularımız yeniden başladı.
Yaşadığımız bunca şey seksen
yaşındaki büyüklerimizin bile yaşamadığı imtihanlar, musibetler... Bu kadar art
arda musibetin yaşandığı dönemler, günümüzde yaşayan kimsenin hatırında değil.
Böylesi büyük afetlere maruz kalan çocuklarımızın psikolojisini sağlam tutmak
bizim boynumuzun borcudur.
Peki, büyüklerin bile
travmalar yaşadığı bu sıkıntıdan çocuklarımızı korumak için ne yapmalıyız? Çoğu
kimse şöyle düşünüyor: "Çocuklarımızı eğlence, oyun ve videolarla meşgul
edelim ki afeti unutsunlar."
Ancak çocuk da olsa o bir
insandır; ülkenin ve ümmetin geleceği için yetiştirilmesi gereken birer candır.
Çocukken atılır, insanın insanlığının temeli. Şımarık bir çocukluk geçiren
birinin büyüdüğünde faydalı işler yapması pek görülmüş değildir.
Çocuk, duyguları daha yoğun
yaşayan küçük bir insandır. Dolayısıyla olan olaylardan daha çok etkilenir ve
insan olarak kendince çözüm yolları arar durur, dışarıdakilere fark ettirmese
de.
Çocukken ailemizin borcunun
olduğunu duyup çalışıp para kazanma düşüncesi içerisine girmişizdir. Yahut bir
büyüğümüzün hastalandığını duyduğumuzda hemen büyüyüp doktor olmak gelmiştir
içimizden. Savaş zamanında asker, deprem zamanında arama kurtarma görevlisi,
sel ve yangın gibi durumlarda itfaiyeci olmayı düşünmüşüzdür. Bu bizim insani
yönümüzün en güzel göstergesiydi.
Şimdi yaşadığımız musibetler
için de çocuklarımıza düşen görevler var elbette. Arama kurtarma görevlisi
olmasalar da küçücük kumbaralarına büyük yüreklerini koyarak yardım
kuruluşlarına götürmeleri onları mutlu ediyor. "Küçük de olsak bizim de
yapacağımız bir şeyler varmış." diye düşünüp kendilerini işe yarar
hissediyor ve bununla mutlu oluyorlar.
Çocuklarımızı daha işe yarar
bir hale getirebiliriz. Oyun ve eğlenceden ziyade hayır işleriyle meşgul
ederek, onların daha mutlu olmalarını sağlayabiliriz.
Kız çocuklarımız takı yapıp
depremzedeler yararına kendi yakınlarına yahut park gibi yerlerde satabilirler.
Yaptıkları eserleri kalabalık ortamda sergileyebilir, oynamadıkları
oyuncaklarını satışa sunabilirler. Onlar daha çocuk… Ne yapsalar kabul görür.
Yaşı ve imkânları uyan erkek
çocuklarımızı çeşitli vakıflara yardım faaliyetlerine gönderelim. Herhalde
çocuklarımızın en küçüğü de birkaç paket makarnayı taşıyabilecek güçtedir.
Hiçbir yardımı küçük görmeyelim. Zira bu küçük yardımlarla büyür çocuğun insani
yönü… Tabiri caizse, çocuklarımızı güzelce yetiştirmek için krizi fırsata
çevirelim.
Evlerimizde bazı şeyler çok
fazla mesela. Oyuncak ve kitap bunlardan bazıları... Evet, bütün ürünleri
satsak yine de çok bir kazanç elde edemeyeceğimiz aşikâr. Yardıma gönderdiğimiz
çocuklarımız da tırlar dolusu eşyayı taşıyamayacak ancak biz işin kazanç ve güç
değil çocuklarımızı yetiştirme kısmındayız.
Ümmet için çalışsınlar, insanlık
için çabalasınlar, insanlığa faydalı bir şeyler yapsınlar ve kendilerini bu
topluma ait hissetsinler bu kâfi. Onları böyle faydalı işlerle meşgul edersek,
ilerde depremde nasıl korktuklarını değil, deprem zamanı nasıl çalışıp
depremzedeler için fayda sağladıklarını hatırlayacaklar inşâallah. Selam, dua
ve muhabbetle…