Okulda psikoloji öğretmenimiz “güdülenme” diye bir konuyu işlerken
bize şöyle bir örnek vermişti; Birbirlerini yiyen balıkları bir akvaryuma
koymuşlar. Tabi “birbirlerini yemesinler” diye de aralarına bir cam bırakmışlar.
Balıkları akvaryuma koyar koymaz saldırgan balıklar, zayıf balıklara karşı
onları yemek için hamle yapmış. Tabi aralarında cam bulunduğu için girişim
başarısızlıkla sonuçlanmış.
Birkaç kez daha taarruzda bulunmuşlar, sonuç değişmemiş. Akvaryumda
aralarında bulunan görmedikleri cam buna engel oluyormuş. Ertesi gün, bir
sonraki gün, kendilerini bir daha denemişler; sonuç aynı. Her seferinde başları
cama çarpan balıklar geri dönüyormuş. Artık tüm saldırılarının başarısızlıkla
sonuçlanacağına kani olmuşlar. Saldırılarına son vermişler. Deneyi yapanlar, bu
sefer yavaşça aralarındaki camı kaldırmışlar. Saldırgan balıklar diğerlerine
saldırmayı artık kafalarından bile geçirmemişler. Akvaryumda barış içinde mutlu
bir beraberlik sürdürmüşler(!)…
Öğretmenimizin bize söylediğine göre, bu balıklar güdülenmişti.
Bana göre de heyecanları söndürülmüş, duyguları kısırlaştırılmıştı. Önceden
beyinlerine giden uyarılarla kendilerinde her hamlelerinin sonuçsuz kalacağı
kanaati oluşmuş veya oluşturulmuştu.
Son günlerde bir reform paketi veya söylemidir, gidiyor. Cumhurbaşkanı
Erdoğan; “Bakanlıklarımız ve kurumlarımız ilgili tüm kesimlerle
yakın diyalog ve iş birliği halinde; ülkemizde ekonomide ve hukukta yeni bir
reform dönemi başlatıyoruz" dedi ve işin vahametini pekiştirme
babında şunları da söyledi: “Proje ve icraatlarımıza ara vermeden devam
ediyoruz. Çıtayı sürekli yükselterek sürdürüyoruz. 2021 yılı milletimize söz
verdiğimiz gibi demokratik ve ekonomik reformlar yılı olacaktır”
Reform demek, ıslah demektir, ıslah demek de اصلح kelimesinin masdarı
olarak, düzeltmek, tamir etmek demektir. İsmi faili mûslih, yani tamirci. Sözün
özü şu; bozukluklar var ki düzeltmeyi gerektirecek hallerden bahsediyoruz.
Bir sakatlık var. Islahı yani tamiri, günümüz söylemiyle düzeltmeyi
gerektirecek arızalar, bozukluklar var. Zaten Cumhurbaşkanının sözleri de bunun
göstergesi…
“2021 yılı ekonomi ve adalet konusunda reform yılı olacak” diyen
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı olsaydım ona şöyle fısıldardım: “…”
Her köşe yazısı bir fısıldama değil mi? Fısıldayayım o zaman; “Sayın
Cumhurbaşkanı işler sapa sarmış, çevremde gördüklerimden söyleyeyim millet
memnun değil, bir sıkıntı var. “Eski dost düşman olmaz” diye
bir atasözü vardı. Ama gelin görün ki eski dostlarınız “düşman” olmuş. Demek ki
sadece vaziyet değil, atasözleri de bozulmuş. Balıklar hikâyesinde olduğu gibi
milletle aranıza görünmez bir cam girmiş gibi… Sözler, vaatler eskisi gibi
heyecanlandırmıyor. Gözlerine, gönüllerine ve ceplerine dokunan eylemler
olmazsa heyecanlanmıyorlar.
Millet memnun değilse hiçbir hedefinizi gerçekleştiremezsiniz. Ah keşke bir
tebdili kıyafet yapsaydınız. Neler görürdünüz neler!
Genç evliler mi desem? Şu birçok felaketin kaynağı İstanbul Sözleşmesi mi
desem? Şu dumanı tüten STK Yasası mı desem? Zamlar mı desem? Eriyen maaşlar mı
desem? Gırgıra alınan asgari ücret mi desem? Mülakat mı desem? Ortalıkta
gezinen işsiz üniversiteliler ordusu mu desem? Yumurta kolilerine,
çay-simit hesabına takılanlardan mı konuşsam… Zindanın kuytu hücrelerinde
adalet bekleyen yılları çürüten mazlumların sesli çığlığı mı desem…
Bunları atak helikopterleri, ihalar, sihalar tepemizde dolaşırken, sondaj
gemilerinin homurtusu altında, yollara dökülen asfalt kokusunun altında,
tripleks yollarda yol alırken söylediğimizin de farkındayız. Biz de bir
farkındalık oluşturmak istedik…
İyisi mi bir tebdili kıyafet yapılmalı ve böyle bir şekilde sahaya
inilmeli.
Bu yazıyı yeni yılda yazdım. Yazımı bitirirken şöyle bir “Son Dakika”
haberine gözüme ilişti; “Özgürlükler çıtasını yükselteceğiz” Ah
şu güdülenme olmasa!