Genç nüfusun
artmasıyla birlikte; arz ve talep dengesinin korunamamasından ötürü meslek
edinme yolunda zorlu bir rekabet meydana geldi. Rekabet meslek edinmenin ön
koşulu olan sınavlar aracılığıyla gerçekleşiyor.
Ülkemizde
sınavlar yapılmaya başladığı günden bugüne; çocuklar ve aileler sınav stresi
ile karşı karşıya.
Bu
sınavların en büyük mağduru ailelerden ziyade çocuklar. Çünkü çocuklar hem
kendi yaşadıkları stersi hem de ailelerinin yaşadığı stresi iliklerine kadar
yaşıyor.
Çocuklarının
ilgi ve yeteneklerini dikkate alan aileler; sınav süreçlerini çocuklarıyla
birlikte daha az stresle atlatabiliyor.
Çocuklarının
ilgi ve yeteneklerini dikkate almayan aileler ise; sınav süreçlerini
çocuklarıyla birlikte aşırı stresle sağlıksız bir şekilde atlatıyor. Ancak bu
ailelerin çocuklarının ömrü, ilgisiz oldukları ve yetenekleriyle uyuşmayan
mesleklerin peşinde ve içinde koşmakla geçerek ziyan oluyor. Kuşkusuz bu
aileler iyi niyetle, çocuklarının geleceğini düşünerek böyle yapıyor.
Çocuklarının
ilgi ve yeteneklerini dikkate almayıp bununla birlikte sürekli çocuklarını
akranlarıyla kıyaslayan aileler de var maalesef.
Tüm bu
yanlışları artık terk etmeliyiz.
Her çocuk
ayrı bir alemdir. Her çocuğun ilgi ve yetenekleri farklıdır. İlgi ve
yetenekleri farklı olan çocukları nasıl aynı sınav üzerinden
kıyaslayabiliyorsunuz Allah aşkına. Bu sınavlar sizin çocuklarınızın ilgi ve
yeteneklerini bilmiyor. Bu sınavlar sizin çocuğunuzun ilgi ve yeteneklerine
göre düzenlenmiş bir sınav değil. O halde çocuğunuzun başarı kıstası bu
sınavlar olamaz. Çocuklarınızın başarılarını sınav sonuçlarında aramayın, ilgi
ve yeteneklerinde arayın.
İslam
öncesinde nadiren de olsa bazı araplar geçim korkusundan dolayı çocuklarını
öldürüyordu. Bunun üzerine Rabbimiz emredip nehyetti ve dedi ki: “Fakirlik
korkusuyla çocuklarınızın canına kıymayın! Biz onların da sizin de rızkınızı
veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.” (İsra Suresi 31.Ayet)
Fahreddin
er-Razi Rabbimizin buyruğunu tefsir ederken diğer müfessirlerden farklı olarak
bedenin ölümüyle birlikte ruhun ölümüne de dikkat çekiyor ve diyor ki:
"Çocuklara karşı sevgisizlik, ruhun şiddetle karardığına ve kalbin
katılaşmışlığına delâlet eder; bu cürüm kötü ahlâkın en belirgin örneklerindendir.
Allah, öyle kötü huyların önlenmesi maksadıyla evlâtlara güzellikle davranmayı
teşvik etmiştir."
Muhterem
aileler, bu yanlışlarımızı doğruya dönüştürelim. Evlatlarımızı yarış atına,
dünyalarını da hipodroma dönüştürmeyelim. Bugün İslam öncesinde bazı arapların
yaptığı gibi çocuklarınızı bedenen öldürmüyorsunuz ama farkında değilsiniz,
sizin de çocuklarınız ölüyor. Çocuğun bedeninin canlılığı sizi aldatmasın. Ruhu
ölen çocuğun bedeni tarla korkuluğundan farksızdır. Bir korkuluğa doktor önlüğü
giydirmekte anlamsızdır.
Bir çocuğun
ilgilerini, yeteneklerini ve hayallerini yok saymak o çocuğu öldürmektir.
Çocuklarınızı kendi hayallerinize kurban etmeyin. Yapmayın bunu artık, lütfen
çocuklarınızı öldürmeyin.
Bütün
meslekler birer araçtır. Çocuğunuz mutlu olduktan sonra mesleğin adının bir
önemi olmamalı. Çocuğunuz resim mi çizmek istiyor bırakın çizsin, amele mi
olmak istiyor bırakın olsun, doktor mu olmak istiyor bırakın olsun.
Bırakın
yeteneği neyse, ilgisi neyeyse o olsun. Hiçbir sınav ve meslek sizin çocuğunuzdan
daha değerli değildir.