Ey büyük komutan! Ey Yahya! Cennetin en ulvi makamlarından, yükseklerden, Rahman’ın sonsuz nimetleri içinde, huzura ermiş, mutmain olmuş bir kalbin sahibi olarak ümmetin acıklı halini hüzünle seyreden ve Habîb-i Neccâr gibi, “Keşke bu ümmet cennetin sonsuz güzelliğinin farkında olup dünyaya tamah etmeseydi de Gazze’nin, Filistin’in mazlum kadın ve çocuklarının yardımına koşsaydı!” diye hayıflanan sen ey büyük şehit! Ey özgürlük çığlığının en gür sesi! Ey Yahya!
Sen arkanda bir Kerbela bırakıp gittin! Hüseyin gibi kahramanca direndin. Göğsünü hedef alan mermilere, füzelere aldırmadan, elinde kalan son silahınla, sopanla bile direndin. Efendin İmam Hüseyin gibi “Heyhat Minez Zille!” feryadınla yeri göğü inlettin. İki kolu zalim kılıçlar tarafından kesilmesine rağmen oklarla delik deşik olmuş su tulumunu, susuzluktan feryat eden çocuklara ulaştırma yolunda can veren Hazreti Abbas gibi Gazze’nin çocuklarını savunmak için son nefesine kadar çırpınıp didindin.
Ey Yahya! Nice Hüseyinler düştü Gazze ve Lübnan Kerbela’sında! Nice Hasanlar, İsmailler, Muhammedler… Ümmeti diriltmek için, ümmetin izzetini korumak için aslanlar gibi kükreyerek can verdiniz!
Ey Yahya, hala sürüyor Gazze Kerbela’sındaki katliam! Peygamberin ev halkının ateşe verilen çadırları gibi Gazze halkının çadırları içlerindeki kadın ve çocuklarla birlikte ateşe veriliyor. Diri diri yanıyor Gazze’nin kadın ve çocukları… Susuzluk ve açlıktan kavruluyor Gazze… Kerbela’nın çocukları gibi Gazze’nin çocuklarının da dudakları susuzluktan kupkuru… Çaresiz annelerin, Zeyneplerin keder yüklü bakışları altında açlıktan can veriyorlar…
Ümmet suskun ey Yahya! Dünyalarını kaybetme korkusuyla sessizliğe gömülmüş… Evet, kalpleri seninle, Gazze ile… Ama kılıçları Yezit ile olan liderlerine, yöneticilerine karşı boyunları bükük, gözleri korkuyla gölgelenmiş… Dünyalarını kaybetmemek için her türlü zillete boyun eğmeye, her türlü ihaneti unutmaya hazır….
Ya ümmetin âlimleri, aydınları, sözü geçerli kanaat önderleri… Makam ve mevkilerini, şan ve şöhretlerini, imtiyaz ve konumlarını korumak için her türlü ihaneti tevil edip ümmeti uyutma çabasıyla meşguller…
Ah Yahya! Ne acı! Siyonist rejimin anası, Siyonist katillerin en büyük destekçisi ve hamisi, Siyonist katliamların rahatça işlenmesi için denizlerimizi uçak gemileriyle dolduran, direnişin askerlerine her türlü iftirayı atıf onları imha etmekle tehdit eden büyük şeytan Amerika’ya, onun cani liderine dostluk mesajları gönderip uçaklar hediye eden, ümmetin trilyonlarını peşkeş çeken, onunla dost olmakla övünüp birlikte gülücüklü pozlar veren, karşılama törenlerinde ümmetin namus ve haysiyetini ayaklar altına alan; sonra da Gazze için, Filistin için timsah gözyaşları döken satılmış liderler tarafından yönetilmek ne acı!
Ama hiç ümidimizi yitirmedik, yitirmeyeceğiz ey Yahya! Kesinlikle kan kılıca galebe çalacaktır! Nasıl ki Kerbela’nın kahraman şehitlerinin kanları fokurdayıp zamanın Yezitlerini boğan bir okyanusa dönüştü ve hala özgürlük aşıkları için bir ilham ve direniş kaynağı olmaya devam ediyor; aynı şekilde Gazze’nin, Filistin’in, Lübnan’ın şerefli şehitlerinin kanları er geç ümmeti diriltecek, ümmetin yiğit evlalarına bir ilham kaynağı olacak, küllerinden dirilen bu ümmet Siyonist tümörü bünyesinden, mübarek topraklardan söküp atacaktır.
Şafağa en yakın zaman, karanlığın en koyu olduğu zamandır! Siyonist rejimin yok olup büyük şeytan Amerika’nın İslam topraklarından atılacağı günler sanılandan çok daha yakın olacaktır Allah’ın izniyle!