Yeni bir tatil dönemine giriyoruz. Elbette bu gibi dönemlerde aile içi bağları kuvvetlendirmek için, çaba sarf etmeye niyetlenenler, aileleri için program yapanlar ve hedefler belirleyenler, şartlar ve sonuç ne olursa olsun, böyle bir niyet gütmeyenler, program yapmayanlar ve herhangi bir hedef belirlemeyenlere göre, daha bereketli, daha verimli bir tatil dönemi geçiriyorlar.
Gelişigüzel davrananlar, daima bir karmaşa ve bereketsizliğin ortasında buluyorlar kendilerini. Bir şekilde yuvalarına dair, tüm süreçler, onların kontrolü dışında akıp gidiyor.
Zira hatırlamak zorunda olduğumuz bir hakikattir ki; programı olmayanlar, programlanmaya mahkûmdurlar...
Bu dönemlerde, meşguliyetlerimiz ne kadar çok olursa olsun, ailelerimiz için muhakkak, özel ve özenli zaman dilimleri oluşturmak mecburiyetindeyiz.
Neden mi?
Farkındayız veya değiliz, yuvalarımızın etrafında baykuşlar uçuşup duruyor...
Toplumsal çürümüşlük, ahlaki yozlaşma, itikadi imtihanlar kapılarımızın önüne geldi dayandı. Hatta belki hanelerimizi işgal etti bile..
Özellikle merhametten, ilgiden, özenden yoksun yavrular, denize düşen yılana sarılır hesabı, pek çok yanlış adrese tevessül eder oldular.
O halde samimi merhameti, en güzel ilgiyi ve özledikleri özeni, aslında en başta ailelerinden görmeliler dersek, yanılmış olur muyuz?
İstatistiklerle sabit, günümüzde bilhassa baba modelinin yoksunluğundan, evinden kaçan, yanlış evlilikler yapan, aradığı sevgiyi, ilgiyi, şefkati hoyrat ellerde arayan, öyle çok genç kız var ki...
Veya babasıyla aşamadığı uzun mesafeyi, uzak mesafelere kaçarak katetmeye çalışan delikanlılar...
Hakeza, yetersiz kalmış veya çok çabalasa da, yetememiş anne modellerinin dramından da, nasibini(!) alan, çoktan da çok gencimiz var.
Bu ara tatil; kırgınlıkların onarıldığı, hataların telafi edildiği, duygusal yoksunlukların tedavi edildiği, bir dönem olamaz mı?
Neden olmasın ki?
Manevi bahar hükmündeki, mübarek üç aylar da, buna bir vesile olur biiznillah...
Unutmayalım ki dünya fani ve ölüm ani. Yani, kaybedecek tek bir dakikamız bile yok.
İki dünyamızı da, hüsrana düşürecek veya huzurla kuşatacak olan ailelerimiz için çabalamamızı, Rabb’imiz emrediyor...
Ey iman edenler! Hem kendinizi hem de âilenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan o müthiş cehennem ateşinden koruyun! (Tahrim,6)