Böyle bir ülkede, böyle bir rejimde ve böyle bir toplumda yaşayarak cennete gidebilmenin yolu nedir? Bu mesele benim kafamı çok meşgul edegelmiştir. Bir Müslüman olarak bunun yolunu bulmak bize düşen en önemli görev olsa gerek.
Anamızı babamızı biz seçmediğimiz gibi nerede dünyaya gelmek istediğimizi,
memleketimizin neresi olmasını da bize hiç sormadılar. Hele nasıl bir zaman
diliminde yaşamak istediğimizi bize hiç danışan olmadı.
İnsan bazen “keşke falan çağda, filan memlekette yaşasaydım” diye özlemini
dile getirdiği olur ya. Müslümanlar olarak çoğumuzun saadet asrında, Allah’ın
Rasûlü (s.a.v) ile birlikte yaşamış olma arzularına şahit olmuşuzdur.
Ama hiç öyle olmadı. Ya nasıl oldu? Kendi adıma söyleyeyim; mekan olarak
Mekke ve Medine’yi , zaman olarak da saadet asrını merkeze alarak konuşacak
olursak, o merkezin yaklaşık üç bin kilometre kuzeyinde ve bin dört yüz yıl
sonra, meydanları heykellerle dolu, kıyıları plajlarla çevrili, kent merkezleri
bankalarla ve meyhanelerle dolu, camilerin olduğu, ezanların okunduğu bir
ülkede gözümüzü dünyaya açmış bulunuyoruz. İsterseniz bunu bir “konum bildirimi”
olarak da kabul edebilirsiniz.
İşin buraya kadar olan kısmında bizim hiçbir dahlimiz, tercih hakkımız
olmadığına göre bize düşen, böyle bir ülkeden böyle bir zaman diliminden de
cennete giden bir yol olduğunu bulmak ve o yola girmektir.
Hatta bütün bunların cennete girme, cehennemden kurtulma yarışında hiçbir
avantaj veya dezavantaj olmadığını öncelikle bilmemiz gerekir.
Meseleyi daha da güncelleştirerek söyleyelim; bizim cennete girme,
cehennemden kaçınma uğraşımızda ne savaşların ne salgınların ne enflasyonun ve
ne de bir takım krizlerin diğer zamanlara ve mekanlara göre avantaj ve
dezavantajı yoktur.
Ama bizim unutmamamız gereken bir yükümlülüğümüz vardır; yasadığımız zamanı
ve zemini Müslümanlaştırmaktır.
Bunları dile getirmemin bir başka sebebi de boyumuzu aşan, gücümüzün
yetmeyeceği, bizim değiştiremeyeceğimiz konular üzerine yoğunlaşıp gücümüzün
yetebileceği şeyleri ihmal etmek veya geri planlara atma tehlikesidir.