Türkiye ve Suriye’de gerçekleşen depremde
on binlerce kardeşimiz vefat ederken on binlercesi yaralı, yüz binlercesi de
evsiz kaldı. Geriye binlerce yetim ve dul, toptan yok olan aileler, bütün
ailesini kaybeden, ruhuna fatiha okuyacak yakını kalmayan, belki de en acısı
yakınının ne ölüsüne ne de dirisine henüz ulaşmayan acılı insanlar…
Kuzeyiyle güneyiyle, doğusu-batısıyla
bütün ümmet coğrafyası bu acı ve ızdırapla mahzun oldu ve olmaya devam ediyor.
Milliyetçilik, mezhepçilik, ulus devlet
ve her türlü ifsatla ümmeti bölmek, parçalamak için çalışan iç ve dış
düşmanlara rağmen ‘ümmet’ şuurunun hala canlı ve diri olduğu görüldü.
Arabistan’dan Afrika’ya, Singapur’dan Moritanya’ya, mazlum coğrafyalardan
Afganistan’dan Filistin’e, zengininden fakirine, muhacirinden esirine…
Depremzede kardeşlerinin yarasını sarmak, yardımcı olmak için bütün Müslümanlar
imkân ve olanaklarını seferber ettiler.
Ellerinde maddi yardım gönderecek
imkânları olmayanlar oturmadılar, camilerde, meydanlarda birlik olup dua
ettiler. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a ellerini açarak tanımadıkları,
görmedikleri kardeşleri için yalvardılar, yakardılar.
Yıllardır Siyonist işgali altında ve
tarihin en uzun muhasarası altında olan minik Filistinli kardeşlerimiz
harçlıklarını gönderdiler. Anne-babaları çadır, uyku tulumu dikerek
gönderdiler.
Türkiye’de muhacir olarak bulunan ve
kendileri yardıma muhtaç olan kardeşlerimiz, rızıklarını yardım olarak
gönderdiler.
Yakınındaki kardeşleri, hemşehrileri
soğuktan donan, açlıktan ölen Afganistanlı kardeşlerimiz, ellerindekini
toplayıp depremzede kardeşlerine gönderdiler.
Arada yaşanan acılara, her türlü oyun,
komplo ve dezenformasyona rağmen dost, komşu ve kardeş Irak Kürdistan Bölgesel
Yönetimi, depremin ilk anından itibaren doktor ve sağlık çalışanlarıyla, iş
makineleri ve her türlü yardım malzemesiyle kardeşlerinin yardımına koştular.
Elhamdülillah… Bu, İslam’ın, İslam
kardeşliğinin, bir ümmet olma bilincinin sonuçları ve güzellikleridir. Bununla
ne kadar iftihar etsek, Allah’a hamd etsek azdır.
İşte asırlardır İslam düşmanları bu
kardeşliği ortadan kaldırmaya, zayıflatmaya çalışmaktalar. Ümmet bilinci,
kardeşlik bilinci, cemaat, vakıf, dernek ve birliktelik şuur ve ruhunu
bitirmeye çalışmaktalar.
Bütün yapı ve kurumlarda menfi, hain
olanlar çıkar; ama bütün ümmeti ve kurumları topyekûn hedefe koymak doğru
değildir. Her kurumun eksikleri, hatası, yanlışı olabilir ve vardır. Bu
hatalar, güzelliklerin görülmesine engel olmamalı. Elbette eksikler de uygun
zemin ve zamanda konuşulmalı, tartışılmalı ve tamamlanmaya çalışılmalıdır.
FETÖ’den sonra İslami kurum ve
kuruluşlara yönelik oluşan menfi hava ve güvensizliğin kırılması açısından bu
yardım faaliyetleri çok faydalı oldu. Bunlar olmadan ne maddi ne de manevi bir
ilerleme sağlanabilir.
İnanıyorum ki son 20 gündür ümmetçe
Allah’a yapılan yalvarışlar, yakarışlar, dua ve niyazlar… İnsanların gönlünde
yeşererek artan merhamet duygusu, gözlerden dökülen yaşlar… Tanımadığı,
bilmediği, herhangi bir akrabalık bağı olmamasına rağmen sırf kardeşlik
duygusundan dolayı birbirimize sahip çıkma, yardım etme dürtüsü… Günlerce enkaz
altında kalarak sağlıklı bir şekilde kurtarılan bebekler ve çocuklar,
kurtarılan insanların dillerinden düşürmedikleri ayet, dua, zikirler hürmetine
Allah Teâla Rahmet ve Merhametini gösterecektir.
Ya Rab! azametini, yüceliğini kendi
gözlerimizle gördük, kulaklarımızla duyduk. Sen Subhan’sın, Kuddus’sun,
Ekber’sin. Bunu lisanı kal ve lisanı halimizle kabul ve tasdik ediyoruz.
Biz aciziz, zayıfız, bizi nefsimizle baş
başa bırakma. Sadece darlıkta değil, genişlikte ve her daim bir ümmet ve
kardeş olma şuurunu ver.
Ya Rab! Her daim gösterdiğin gibi Sen’den
merhametini, ikramını bize göstermeni istiyoruz…