Biliyorsunuz, Yasin ve arkadaşlarının
hunharca katledildikleri olayları gösteren Kanlı Ekim filmi gündemde
bugünlerde. Şimdiden izlenme oranı 300 bine yaklaştı. Bu vesileyle Yasinleri
tekrar hatırlar olduk.
Korkunç bir vahşetti. Bu olay karşımızdaki
düşmanın fırsat bulduğu an ne kadar vahşi ve acımasız olabileceğini göstermesi
bakımından ibret dolu bir olay. Gerçekten insan imanını kaybedince, Allah’tan
uzaklaşınca, Allah ile gönül bağı kopunca canavarlaşabiliyor. İnsani tüm
özellik ve değerlerini kaybedip vahşi bir hayvana dönüşebiliyor.
Bugün dünyada yaşanan vahşi cinayetlerin,
katliamların, tüyleri diken diken eden kıyımların ve daha nice insanlık dışı
uygulamanın vaki olması insanın Allah’tan uzaklaşması sebebiyledir. “Biz insanı
en güzel bir şekilde yarattık ama o Allah’tan uzaklaşma sebebiyle en aşağılık
hayvandan daha aşağı seviyeye düştü” mealindeki ayeti kerime bunu veciz bir
şekilde ifade ediyor.
Biz bugünün Müslümanları, Mücadeleci
Müslümanları, İslam dinini, bu dinin yüce, diriltici kurallarını, değerlerini,
öğretilerini toplumsal, siyasal hayata hâkim kılma arzu ve hedefindeki
Müslümanlar, hakikaten biz çok büyük zorluk ve sıkıntılarla karşı karşıyayız.
Dört bir taraftan üzerimize musibetler yağmur gibi yağıyor. Muhammed’i İslam,
avuçtaki bir kor misali… Bu dini sahiplenen, bu dini savunan insanlara her taraftan
korkunç saldırılar oluyor; çok yönlü saldırlar… Psikolojik, ekonomik, kültürel,
siyasi, askeri saldırılar. Yoğun bir karalama bombardımanı, ötekileştirmeye
yönelik müthiş bir algı operasyonu… Küçümseme, alaya alma, kötü gösterme, yeri
gelince sindirme, katletme ve daha nice saldırılar…
Kuşkusuz peygamberlerin yolu çilelerle
doludur. Cennete giden yol diken tarlalarıyla doludur. Allah’ın rızasına ve
O’nun cennetine talip Müslümanlar karşılaşacakları bela ve musibetler
karşısında sabır ve tahammül göstermek zorundalar.
Bu konuda en büyük sabrı da annelerimiz,
bacılarımız, eşlerimiz, kızlarımız göstermeli… Dünyanın bin bir kandırıcı
şeyle süslenip insanlara özendirildiği, kadınların dünya süsü ve meşgalesi
içinde boğulup kaybolduğu böyle bir ortamda Müslüman kadının imtihanı çok daha
çetindir. Hele bir de evladını, eşini, kardeşini, yakınlarını kaybetme
tehlikesi varsa…
Hepimiz Yasin için ağlıyoruz. Yasin’in ve
arkadaşlarının şehadeti hepimizi derinden sarsıyor ve üzüyor. Ama gelin bir de
annelerine sorun. Bir anne ki daha çocuk yaştaki aziz evladının başının vahşice
taşlarla ezilip katledilmesini, zılgıtların eşliğinde üzerinden arabaların
geçip nazik bedeninin parçalanmasını kamera görüntüsünde izliyor. Canlı gibi…
Ne büyük bir acı değil mi? Ne dehşetli bir acı! Böyle bir acıya tahammül
göstermek için büyük bir sabra sahip olmak lazım.
Yasinleri yetiştiren annelerin sabrı
Hazreti Zeyneb’in sabrı gibi olmalı ki bu mücadelede kocalarına, babalarına,
kardeşlerine destek olabilsinler. Hazreti Zeynep gibi, Hüseyinlerin yoluna
takoz koyan değil, bu yolun önünü sonuna kadar açan, bu yolun devamını sağlayan
olabilsinler.
O Zeynep ki gözlerinin önünde canından
çok sevdiği kardeşinin kafasını kestiler. Cennet gençlerinin göğsüne oturup
mübarek başını bedeninden ayırdılar. Bunu Zeyneb’in gözleri önünde yaptılar.
Yine onun gözleri önünde ailesinin, Peygamber ailesinin tüm erkeklerini vahşice
öldürdüler. Kardeşlerini, yeğenlerini, oğullarını, kundaktaki bebeklerini…
Sonra kestikleri başları mızrakların ucuna takıp Zeyneb’in gözleri önünde şehir
şehir dolaştırdılar. Yine o sabır timsali kadının gözleri önünde atlarla İmam
Hüseyin’in mübarek naaşını çiğnediler.
Zeynep tüm bunlara karşı umutsuzluğa
kapılmadı, isyan etmedi, korkup kaçmadı, bir dişi aslan gibi azgın düşmana karşı
hakkı haykırdı.
Evet, Yasinleri yetiştiren anneler birer Zeynep olmalı, Zeynebi sabırla kuşanmalı ki, erkeleri Hüseyin olsunlar. Yasin, Riyad, Cumali, Turan, Hasan olsunlar, gözleri arkada kalmadan şehadetin kucağına koşsunlar…