HAMAS’ın şehit liderlerinden Abdülaziz Rantisi ‘Şüphesiz bin tane kınama, bir kurşun etmez’ acı gerçeğini yıllar önce bize haykırmıştı. Cihadın içerisinden gelen bu güzel şahsiyetler, siyonizm ile mücadelenin tek yolunun güç kullanmaktan geçtiğini yakinen görmüşlerdi. Zira siyonizm güçten başka bir şeyden anlamaz.

HAMAS’ın öncü şehitlerinin tamamı Müslümanlardan acil yardım çağrısı yaparak ve maalesef bu yardım çağrılarının hiçbirisine cevap almadan şehit oldular. Şeyh Ahmet Yasin : “Yakında bizim büyük ölümlerimizi göreceksiniz, sizi Allah’a şikâyet ediyorum” diyerek şehit oldu. Ama kınamanın ötesinde İslam ülkelerinden ses çıkmadı.

HAMAS’ın verdiği destansı mücadele sürerken; birkaç istisna dışında, Müslümanlar bırakın yardım etmeyi, bazı siyonist meşrepli hainler işgalcilerden daha fazla ambargo uyguladılar. Artık insanlar açlıktan ölüyor. Günlük olarak bombalardan ölenlerden daha çok, açlıktan ölen Müslümanların sayı ve görüntüleri gelmektedir.

HAMAS’ın bütün çağrılarına rağmen; Müslümanların çoğu ölü taklidi yaparak açlıktan ölen çocukların feryatlarını duymazlıktan geliyor. ‘Silah ve askeri yardım yapmayacağınızı biliyoruz’ diyorlar. ‘Bari sınırlarda bekletilen yardım tırlarının içeriye girmesini sağlayın’ diye bütün ümmete çağrıda bulunuyorlar. Ama yine ölüm sessizliğine dalıp ‘insanlıktan çoktan çıktıklarını’ lisan halleriyle ortaya koymaktadırlar.

Gazze’de soykırım yaşanırken, çocuklar, kadınlar ve bütün insanlar açlıktan ölürken, İslam ülkelerinden çok cılız kınama sesleri gelmektedir. Hatta bunlardan bazıları bu vahşeti ve açlıktan ölümleri dahi kınama cesaretini bile göstermemektir. Binlerce kınamanın bir kurşun etmediği bu gerçeklikte; bu kınamaların, katil siyonistlerin daha da gaddar saldırılar gerçekleştirmelerine sebebiyet vermektedir.

Gazze açlıktan yok oluyor. Günlerce hiçbir şey yemeden ve bu haldeyken başlarına bombalar düşüyor, şehit oluyorlar. Sözüm ona Müslüman liderler utanç içerisinde sadece kınamaya devam ediyorlar. Eğer kınamalar işe yarasaydı, siyonist katiller çoktan bu vahşetlerinden vaz geçerlerdi. Ama Mescid-i Aksa’nın ilk işgali başladığında; Müslümanlar, Müslümanca birleşip ‘kurşun sıkma’ izzet ve şerefini ortaya koymuş olsalardı, bu gün Gazze’deki soykırımı ve açlıktan ölümleri konuşmuyor olacaktık.

Gazze’de bebekler açlıktan ölüyor. Bütün dünya halkları, ayağa kalkmış bu siyonist vahşeti durdurmanın yollarını ararken; İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği ve 57 İslam Ülke lideri de olanları ‘sadece kınayarak’ aslında bütün bu kalabalıkların kıymetinin ‘bir kurşun kadar’ ederlerinin olmadığını da kabul etmiş oluyorlar. İki milyarlık İslam âleminin kınamasının, HAMAS’ın bir ‘Yasin 105 roketi’ kadar etkili olmadığını cihad meydanında görüyoruz.

Gazze cihadına sırtını dönenler, açlıktan ölen bebeklerin feryatlarına sağır kesilenler, günlerce açlıktan kıvranarak şehit olanlarla aynı kıbleye yönelenler, siz hiçbir şey hissetmiyor musunuz? ‘Komşusu açken, tok yatan bizden değildir’ diyen Peygamber efendimizin bu emrini bilen bütün sorumluluk sahipleri; Gazze’ye hâlâ yardım etmekten korkanlar, sizler kıyamette siyonizme ve batı küfür cephesine değil, Zuntikam olan Allah’a hesap vereceksiniz.

Gazze’ye yardım için yarın bile çok geçtir. Ey güç ve imkân sahipleri, kınamayı bırakın. Bu işi biz acizler zaten yapıyoruz. Hemen bugün kalkın ve açlıktan ölen insanlara yardım ulaştırın. İnsan olma izzet ve onurunu hepten ayaklar altına almayın