10 Mart 2020’den beri ülkemizde görülen korona salgınında Mayıs
ayı ile birlikte vakalarda azalma görülmesiyle birlikte açıklanan normalleşme sürecinde
Haziran ayı itibariyle hayatın tüm alanlarında tedrici olarak normalleşme
adımlarının atılmasıyla toplumun rahatlayacağı düşünülürken, tam tersine
çoğunluğun kurallara uymaması sonucu başa döndük. Vaka ve ölüm sayıları her gün
artmaya devam ediyor. Birçok ilde yeniden kısıtlama kararları alınmaya başladı.
Hem vatandaşlar olarak tedbirlere uymada gevşeklik gösterdik
hem de yetkililer eskisi gibi salgın gündemi üzerinde durmadı. Salgın artık
gündemin ilk sırasını meşgul etmedi ve bu duyarsızlık sonucu yeniden pandeminin
ilk çıkış günlerine döndük.
Yaklaşık 6 aydır pandemi nedeniyle evden çıkmayan özellikle
yaşlılarımızın ne günahı var? Kurallara uyarak gerekmediğinde dışarı çıkmayan,
çıkmak zorunda olunca da maskesiz çıkmayan, kısaca kurallara uyan insanlarımızın
ne günahı var? Yine aylardır kepenk açmayan, açsa da siftah yapmayan esnafın ne
günahı var? Aylardır evine hasret kalan sağlık çalışanlarının ne günahı var? Bu
insanların vebali ve emeğine saygısızlık yaptığımızın farkında mıyız?
Durum gittikçe kötüye gitmesine rağmen bazı basın mensupları
ve yetkililerin olayı tozpembe göstermesine ne diyeceğiz? Özellikle Batman’da
durumun vahametini ortaya koyan yazılar yazdım. Yetmedi Batman Rehber Gazetesi
ve İLKHA’nın yaptığı haberler ses getirdi. Şimdi bazı kısıtlamalar getirildi ve
yeni tedbirler alınmaya başlandı. Ancak yine de hem toplum, hem de yetkililer
olayın ciddiyetine göre halen adım atmıyor maalesef. İnsanlarımız saatlerce
test kuyruklarında bekletiliyor ve 3-4 günde test sonucu çıkana kadar evlerine
gönderilerek kendi hallerine bırakılıyor. Böyle tedbir ve sağlık sistemi olur
mu? Bu kişiler neden izole edilmez? Peki, korona olduğu şüphesi ile hastaneye
giden vatandaş ne yapıyor dersiniz? Hepsi değil tabi, lakin birçoğu kendini izole
edip karantinaya alacağına; hiç bir şey yokmuş gibi normal hayatına devam
ediyor. Yetmiyor maske takma gereği bile duymadan akrabaların düğün ve
taziyelerine katılıyor. Sonra da vaka patlaması yaşanıyor. Yetkililer ve
vatandaş böyle yaparsa, hiçbir sağlık sistemi bunun altından kalkamaz. Bunun
için önleyici sağlık sistemi neden uygulanmaz anlamak mümkün değildir? Yaldızlı
ve süslü sözlerle açıklama yaparak ve vatandaşında sorumsuz davranışı ile bu iş
çözülmez.
Burada olan kurallara uyan vatandaşlara ve görevini ibadet
aşkıyla yapan sağlık çalışanlarına oluyor. Kurallara uyan vatandaşlar, uymayan
yakınlarının sorumsuzluğu yüzünden bir şekilde virüs kapıyor. Bu durumda kul hakkına girdiğimizi
unutmayalım. Maalesef kul hakkı konusunda çok duyarsız bir toplum olduk. Kul hakkı
denince sadece aklımıza nedense sadece “hırsızlık” geliyor. Oysa hastalığına ve
dolayısıyla ölüme sebep olduğumuz bir kişinin bile vebalini kaldıramayız. Hele
birde yoğun bakımda çok ağır sıkıntılar çekenlerin halini düşündüğümüzde nasıl
hesap vereceğiz acaba?
Burada sadece bizim tedbirli olmamız yetmiyor. Herkesin aynı
şekilde tedbirli olması gerekir ki; bu virüs ile baş edebilelim. Yoksa bir
kısmın gayreti ile bir sonuç alınmaz. Tıpkı trafik kazalarında olduğu gibi,
bizim kurallara harfiyen uymamız sadece yetmiyor. Karşımızdaki de kurallara
uymalı ki, kazalar yaşanmasın. Lakin öyle olmuyor. Başkasının hatasının,
aymazlığının cezasını bizler çekiyoruz.
Bu sorunun ortadan kalkması için herkesin aynı duyarlılığı
göstermesi gerekir. Bu konuda -Enfal Suresi: 25- ve Araf Suresi 155.
Ayetlerdeki uyarıları göz ardı etmeyelim. Yine Peygamber Efendimiz (S.A.V.),
toplumsal huzurun sağlanmasında kötülüklere karşı elbirliği ile mücadelenin
şart olduğunu, aksi takdirde bütün toplumun zarar göreceğini şöyle izah etmektedir:
“Allah’ın emir ve yasaklarına giren
meseleleri tatbik eden kimse ile yasakları işleyen kimselerin durumları, bir
gemiye binipte kura çekmeleri neticesinde bir kısmı geminin üst katına, bir
kısmı da alt (zemin) katına yerleşen yolculara benzer. Alt katta oturanlar su
ihtiyaçlarını giderirken üsttekilerin yanından geçip onları rahatsız
ediyorlardı. Bu yüzden, zemin katta bulunanlar, “biz, geminin
tabanını delelim oradan suyumuzu alalım da üst katta bulunanlara eziyet
etmeyelim” derler. Şayet onların ellerinden tutulup bunu yapmalarına izin
verilmezse, geminin içinde bulunanların hepsi kurtulur. Şayet onların, böyle
bir hareketine müsaade edilir ve kendi hallerine bırakılırlarsa, hepsi birden
boğulurlar.” -Buhari: Şeriket 6; Şehadet 30, Tirmizi:Fiten 12-
Bu hadiste geçtiği gibi; Devlet ve toplum olarak bizler
tedbirlere uymayanların önüne geçmez isek toplum gemimiz su alacak ve sadece
onlar değil, hepimiz batacağız.
Selam ve dua ile…