“Rahman, Kur'an'ı öğretti. İnsanı yarattı, ona beyanı (kendini ifade etmeyi) öğretti.” (Rahman 1-4)

İnsana öğretilen ifade yeteneği içinde lisanla beraber atasözlerinin büyük yeri var. Bu atasözleri farklı unsurların kaynaşması için de son derece önemli.

Merhum Özal’a, dönemin Amerikan Başkanı Reagan’ın; “Hani sizde şöyle derler: Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır dersiniz” şeklindeki konuşmasını aradan geçen bunca yıla rağmen unutmamışız.

Farklı kültürlerin birbirine en tatlı ikramı olan bu meselleri kullanmayan var mıdır? Kendilerini çok tanımayız etmeyiz amma mesela atasözü haline gelen Shakespeare (Şekspir)’in “To be, or not to be, that is the question” (Olmak ya da olmamak asıl mesele bu) deyişi kolay unutulmaz.

Ya da Hillary Clinton’ın, Libya’da Kaddafi öldürüldüğü zaman, tıynıyeti gereği kullandığı Sezar’ın; “Veni vidi vici” (geldim gördüm yendim) sözünü de bilmeyen yoktur.

Bir de kendi coğrafyamızın zenginlikleri var. Zazaca “Ters, zê dımışkulo” (Korku akrep gibidir) sözü kısadır fakat oldukça hikmetlidir.

Ve gerçekten hazine değerinde olan hayli Kürtçe atasözü var. Keşke bunlardan herkesin istifade edebileceği bir anlayış egemen olsaydı.

İşte onlardan biri: “Bi gur re dikujin, bi şivan re dixwin, bi xwedî re digirîn”

İnanın, kompozisyon değil bunun üzerine ciltlerle kitap yazılır. Ne diyor: “Kurtla beraber öldürüyorlar, çobanla beraber yiyorlar, sahibiyle beraber ağlıyorlar.”

Bir de bununla bağı olan şu söz: “Guro bila tû ew gur bûyayî, tû heft semer pezê min bixwara” Yani “Kurt sen gerçekten kurt olsaydın da yedi tane keçimi yeseydin.” Bu kenarda dursun da şu üstteki var ya, doğusundan batısına, dününden bugününe, memleketin marka mottosu gibi.

Geçen günlerde CHP’nin düzenlediği Gazze mitingi vardı. Konumlarını kaybettikleri için nerede duracaklarını tam kestiremeyen birilerine göre bu mitingi eleştirmek, hükümetin Filistin konusundaki kimi tutarsız işlerini görmezden gelmek ya da mazluma sahip çıkma görüntüsünü iç siyasette politik malzemeye dönüştürenleri desteklemekti.

Takdir edersiniz ki mitingin içeriğinin Gazze ile ve oradaki direnişle alakası olamazdı. Ne yani “berren, bahren ve cevven” yazıları mı taşıyacaklardı? Ya da şehid Yahya Sinvar’ın resimlerini filan?

3 Ocak 2012 tarihinde, Ankara’da parti genel merkezinde Kılıçdaroğlu, şehid lider İsmail Heniye ile 45 dakika görüştüğü halde siyonist terör suikastıyla şehid edildiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir günlük yas ilanına CHP’li yetkililerin “saldırıyı kınıyoruz ama böyle önüne gelen her konuda da yas ilan edilmez” açıklamaları hâlâ taze.

Ve her fırsatta eskisi yenisi, belediye başkanı, milletvekili ne kadar temsilcileri varsa ikide bir ısrarla ve üstüne basa basa “HAMAS, bir terör örgütüdür” diyenlerin bu göz yaşartıcı hassasiyetleri (!) ile yapmaya çalıştıkları miting veya her ne ise tarifi kolay olmadığı için yukarıdaki “sahibiyle beraber ağlıyorlar” atasözü imdada yetişiyor. Ama ikincisi de buraya oturuyor: "Ya, gerçekten kurt olsaydın da yedi tane keçimi yeseydin."

Öyle ya hakikaten zerre kadar samimi olsaydınız, HÜDA PAR, “Türkiye’den giderek soykırım suçuna katılanlar vatandaşlıktan çıkarılsın” diye kanun teklifi getirdiğinde “hayır” oyu kullanmazdınız. Tamam hükümetin çelişkileri meydanda ancak sizin ki çelişki değil düpedüz direnen müslümanlara kin ve nefret!

7 Ekim’den bu yana tüm dünya, bunca acılarına rağmen bir tane Gazze’liye, HAMAS aleyhine bir kelime söyletemedi. Bunu başaramadıkları için de toptan yok etme fikrini açıkça söylemekte bir beis görmüyorlar.

Şimdi dertlerini paylaştığınız Gazze’liler bunlar. Artık “siz göremeseniz de biz HAMAS’ın sizinle hiçbir alakası olmadığını görüyoruz” mu diyeceksiniz. Yahut iktidarın da benimsediği gibi “sizin oralarda dolaşan Mahmud Abbas var ya işte onun hatırına olur da bir gün dağ başını duman alır ve sizin torunlarınızın içinden de laik seküler bireyler çıkar, işte bu yüzden yaşamalısınız” mı diyeceksiniz.

Peki israil ürünlerini boykot etmeden Gazze mitingi yapanların bu vaziyeti nasıl izah edilecek?

Atasözleri varsa kolay. Ne diyor Arap Atasözü: “El âru etvalü minel umur” Yani “Kişinin ayıbı ömründen uzun yaşar”.

Hay sen çok yaşa e mi!