İnsanoğlunun varlığından bugüne sosyal
hayatla ilgili hep farklı görüşler kendini göstermiştir. İlk zamanlarda
insanoğlu daha zor şartları gördüğü ve yaşadığı için yaratanını aldığı her
nefeste ve attığı her adımında hesaba katmıştır. Çünkü bilinç doğa gibi
tertemiz ve berrak idi.
İnsanoğlu paylaşımı bırakıp egoyu merkeze
koyunca işler değişti. Kavgalar, savaşlar amaca giden her yolun meşru felsefesi
boy göstermeye başladı. Hal böyle olunca çevre değişti, çevre değişince karakter
de onunla birlikte değişmeye başladı. Hak, hukuk, ahlak insanlık kayboldu.
Her şey kaybolunca insan olanlar
kaybettiklerini aramaya başladı. Bugün gaz, petrol arar gibi değerler aranmaya
başlandı. Böylesi maddi ve manevi değerlerin bulunması hiç de kolay değildi.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki güzelliklere kavuşmak titizlik, istikrar, güven,
umut isteyen bir çalışmayı gerektirir. Bu bilinçte ve felsefede olanlar
güzelliklere kavuşmak ve bu güzellikleri yaymak için seferber oldu.
Bu anlamda seferber olanların gayreti
herkes tarafından amasız, fakatsız takdir edildi. Olağanüstü durumlarda
gösterilen çaba ve örneklik muazzam bir şeydi. Bütün deprem bölgelerindeki
çalışmalar bunun en güzel örneğiydi. İnsanlar birlik beraberlik içinde kar kış
demeden elinden geleni yapıyorlardı.
Her ne kadar başka amaçlar için
gidildiği düşünülse de şu an yeri/zamanı olmadığı için ya da belki de
yanılıyorum ya da iyi düşünmemi dürtükleyen şeytani bir fısıltı mı? Gibi
düşünceler bertaraf edilerek iyi düşün, güzel düşün belki de yanılıyorsun
felsefesi çoğu insanda hakim olmuştu. Çoğu insanın iç sesini duyar gibiydim
“inşallah yanılıyorum” der gibiydiler. İşte bu ses Gazali’ye göre sezgi,
sünnete göre ferasetin işaretiydi.
Büyüklerin deyimiyle gel zaman git zaman
bir seçim oldu samimi olanlar olmayanlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Özgürlük, demokrasi, fikirlerin renkliliklerinden bahsedenler ne seçilenleri ne
de kendilerine oy vermeyenleri hazmedemedi. Hal böyle olunca şapka düştü, kel
göründü. Demek ki insan sabırlı olursa Allah, zamanı evirir çevirir insanın
lehine ya da aleyhine işler.
Bu yüzden ne iş yaparsak yapalım samimi,
dürüst, ahlaklı olmalıyız. Nagehan Alçı’nın deyimiyle bu seçimi utangaç seçmen
belirledi. Nagehan Hanıma sormak lazım utangaç mı ahlaklı mı? Diğerlerin
ahlaksız olduğunu söylemek bize yakışmaz fakat ahlaklı ve dürüst insanları
kavramlar üzerinden küçültmek çok da doğru bir yaklaşım olmasa gerek.
Şunu çok iyi bilmek gerekir ki sadece
deniz kenarında yaşamak, büyük şehirlerde yaşamak ya da dünyanın en iyi
üniversitelerinde okumakla insan olunmuyor. Türkiye’nin en ücra köyünde
yaşayan; dürüst, ahlaklı, erdemli biri, benim gözümde ahlaki değerlerden yoksun
en iyi üniversitelerde okuyandan daha hayırlıdır.
Karşılıksız hiçbir beklenti içinde
olmayıp Allah’ın rızasını gözeterek deprem bölgesine giden diplomasız biri,
deprem bölgesine oy devşirmek için gidip oy alamadığı için bir battaniyenin bir
suyun hesabını yapan profesörden daha kıymetlidir.
Selam ve dua ile…