Bir film düştü sosyal medyaya, “6-8
Ekim” belgesel filmi.
Konusunda ilk olan ve belge niteliği taşıyan bu film,
gerçek ve yaşanmış bir olayı dile getirmesi açısından önemlidir.
6-8 Ekim olayları gibi önemli ve tarihe not düşmüş vakalar,
unutulup gitmeden ve geleceğe de bir iz bırakmadan yok olurlarsa, yeni nesiller
geçmişsiz/köksüz kalır.
Bugüne dek bu olay hakkında belge niteliğinde neler
yazılmış diye baktığımda şunları gördüm:
“6-8 Ekim Olayları Anatomisi” adlı akademik içerikli
bir kitap çalışması. Yazarı Muhammed Kahraman olup kitap Etiket yayınları
tarafından piyasaya sürülmüştü.
“Hangi Suçtan Dolayı Katledildi” diye “Sivil
İnisiyatif” tarafından hazırlanmış, kuşe kâğıda basılmış ve içinde birçok
tanınmış köşe yazarı ve sosyal medya kullanıcının duygu ve düşünceleri de
alıntılanmış olan bir kitap çalışması daha vardı.
“Biz Senin Adını Kitaptan Biliriz” ve “Sen de bilirsin
ki zalimler Kitab’ı bilmez” diye devam eden klipli bir şiir.
“Adı: Yasin” diye Meryem Varol tarafından yazılmış,
Dua yayıncılık tarafından basılan bir roman çalışması hatırlıyorum.
Son olarak da mevzubahis olan filmimiz.
İz düşülen olayların belge niteliğinde görsel ve yazılı
materyalleri, bu davanın gelecek nesillere aktarılması konusunda yol kılavuzu
niteliğindedirler.
Bunun eşiği, filimle aşıldı ve tarihe artık bir not
düşüldü.
Filmin varlığı bir başarı hikâyesi olsa da elbette
eleştirilecek teknik yahut kurgusal öğeler bulunabilir.
Güzel kavramının göreceli olması gibi beğeni kavramı da görecelidir;
ancak bu alanda her “ilk”in bir başarı olduğunu kabul etmek gerek; zira her
ilk, değerlidir.
Sonraki çalışmalar veya girişimlerin bu ilkin üzerine bina
edileceği gerçeğini de unutmuyoruz.
Elbette esas olan şeyin, kurban dağıtırken vahşi PKK’lı bir
grubun insanlıktan nasipsiz her türlü vahşeti sergilemesinde bir çocuğa karşı
uyguladıklarıdır.
Hangi kin, hangi nefret, hangi öfke bir çocuğa bu denli
işkence ve ölümü reva gördürdü size.
Kendi ırkınızdan, kendi toprağınızdan olan bir çocuğu ne
diye böylesi zalimane şehit ettiniz ki?
Yetmedi arkadaşlarını da aynı düşmanlığın sonucu olarak
şehit etmeniz her iki dünyanın rezili olmasından başka ne kazandırdı?
İzleyiciler gerçek görüntülerle iç içe olan bu filmden
anladılar ki Kürt ve Kürtçülük derdi yok bu zihniyetin; Sosyalizm denen zulüm
var dillerinde ve ellerinde.
İzleyenler zaten bu hissiyatı seyrettiklerinde ne tür bir
zulmün ve acımasızlığın, halka ve halkın malını, değerlerini nasıl
yakmaya/yıkmaya çalıştıklarının görüntülerini görecekler, hem de gerçek
görüntülerle.
Lenin, 17 Ekim’de Rusya’da sadece Ruslar değil, milyonlarca
Müslümanı da öldürerek, sürgünlere göndererek katliamlar yapmadı mı?
Kanlı Ekim, galiba genlerinde var bu Bolşevik uzantısı
zihniyetin.
Bu duygularla bu filmin tarihe iz düşmüş bir belge olması
dolayısıyla henüz izlemeyenler için “Kanlı Ekim” adlı Youtube kanalında
izleyebilirler diyor; Yasin ve arkadaşlarına rahmet diliyorum.